Rotaları aşağıda paylaşılmış olan wikiloc sitesinden telefonunuza yada GPS cihazınıza yükleyerek daha detaylı inceleyebilirsiniz. Telefonunuza yüklemek için buradan yardım alabilirsiniz!!!
LİKYA YOLU : Büyük çoğunluğu Cate CLOW tarafından çalışılarak hazırlanan Likya Yolu projesi, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı desteği ile, Alternatif Turizmin geliştirilmesine yönelik, işaretlenerek haritalandırılmıştır. Bir ucu Fethiye'den başlayarak, Antalya'nın Geyikbayırı köyünde son bulmaktadır. Tamamı 530 km civarındadır.
Bisiklet Rotaları olarak bu yolu yürümekte ki amaç ve gayemiz, bisikletle gidilebilecek bölümlerin mümkün olup olmayacağı yönünde keşif gezisidir.
GEYİKBAYIRI KÖYÜNE ULAŞIM
Geyikbayırı Köyüne ulaşım, Antalya Otogar bölgesinden hareket eden toplu taşıma araçları ile mümkün olabilmektedir. Antalya Toplu Ulaşım sitesinden de görüleceği üzere, 516 sefer sayılı araç, sabah saat 06:00 sularında hareket ederek, Otogar Depolama-öğretmenevi-Hürriyet Caddesi-Gülveren-Uncalı Mezarlığı-Bahtılı-Akdamlar-Geyikbayırı-Çağlarca Köyü güzergahını takip etmektedir. İl dışından bu rotayı yapmak üzere otogara gelen kişiler, bu hattı kullanabilirler. Ancak o saatin bizim için çok erken olması ve rotanın Çitdibi'nde bitecek olması ile özel aracımızla gitmeye karar veriyoruz.
Sabah 07:00 de Antalya'dan hareket ederek, 07:30 sularında Geyikbayırı Köyü tırmanış bölgesi olan Josito Kanping yol ayrımına ulaşıyoruz. Aracımızı uygun bir yere park ederek 07:40 sularında ilk adımlarımızı atmaya başlıyoruz. Karşımızda yükselen Geyiksivrisi Dağı ve sırtımızı verdiğimiz Geyikbayırı Tırmanış Sektörleri eşliğinde Josito ve Kezban House Kamp alanlarını geçiyoruz. Hemen sonrasında ulaştığımız dere geçişini yaparak orman yoluna çıkıyoruz. Akabinde hemen sağ tarafa taş babalarla işaretlenmiş olan ağaçların arasında ilerleyen patikaya giriş yapıyoruz. Çoğunlukla Meşe ağaçları arasında, belirgin olan patika üzerinde ilerleyişimiz devam ediyor. Yukarıda ki orman yoluna ulaşana kadar zaman zaman Geyik Sivrisi Dağı manzarası görünse de, fazla bir görsel manzara karşımıza çıkmıyor. Orman yoluna ulaşarak sağa yöneliyor ve ilerleyişimize devam ediyoruz. Yaklaşık olarak 300-350 metre sonra yine taş baba ve çizgilerle işaretlenmiş olan sol tarafa yönelerek yeniden patikaya giriş yapıyoruz. Bu bölgede bir kaç noktadan giriş yapıldığı görülmektedir. Ancak GPS izine doğru hareket edildiğinde hepsi de orman içerisinde birleşmektedir. Zaman Zaman oldukça dik bir parkurda ilerleyişimiz devam ederek, 450-500 metre sonralarında, düzeltilmiş olan, Çakırlar meydanından Çağlarca Köyüne ulaşılan (Ant - 072 rotasında incelenebilir) orman yoluna çıkıyoruz. Trabenna Antik kentine kadar orman yolundan devam ediyoruz.
TRABENNA ANTİK KENTİ
Antik kentin yakınlarında, sağlı sollu yolun kenarında duvar kalıntıları kendini göstermeye başlıyor. Antik kalıntıların büyük çoğunluğu yolun sağ tarafında yükselen küçük tepecikte bulunmaktadır. Kalıntıların arasına doğru ilerledikçe büyük odaları bulunan yerleşim yerleri ve sutunları görülebilmektedir. En tepe de ise muhteşem bir manzara vardır. Geyikbayırı, Çağlarca, Çakırlar ve Doyran Havzasını gören eşsiz bir manzara. Ufukta ise, Suluandız, Avlağı, Katran ve Kızlar Dağı manzaraları görülebilmektedir. Şehrin Güneyini ise tamamen Geyiksivrisi ve Sarpkatran Dağları duvar gibi örtmektedir. Bu manzara kesinlikle görülmeye değer niteliktedir. Tepecikten zirve manzarasına ulaşmak için doğuya doğru giden patikadan yürümüş sonra kuzeye yönelerek, küçük tırmanışlar ve duvar geçişleri ile tepeye ulaştık. Batı yönünden bazı noktalarda kayalara tutunarak sarkmış ve inişi gerçekleştirmiştik. Kamp yüklü bir çanta ile bu tepeye tırmanmak oldukça riskli olabilir. Aşağıda güvenli bir yere bırakarak gezmek daha güvenli olacaktır.
ELMİN
Trabenna Antik Kentini geride bırakarak orman yolunda ilerlemeye devam ediyoruz. Yaklaşık 450 metre sonra sola patikaya girerek ilerlemeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz birkaç noktada ve özellikle bundan sonra ki 150-200 metrelik bölümde meşe ağaçlarının sık ve alçak yapısından dolayı, sırt çantası ile ilerlemek zorlaşabiliyor. Sonrasında bakımsız bir nar bahçesine ulaşıyoruz. Narların görüntüsü iştahımızı kabartsa da, küçük tanecikli çok ekşi ve oldukça kalitesizler. Bahçesi geçer geçmez Elmin Mahallesine ulaşıyoruz. Doğu yönüne devam ederek Mahalleyi çıkma noktasına yaklaştığımızda, sağ tarafta ki geniş alanda yerleşmiş olan ağıl ve çitlerin hemen yanından sağa yönelerek tekrar orman içerisine devam ediyoruz. Keyifli bir yürüyüşten sonra yangın havuzunun yanından tekrar Orman yoluna çıkıyoruz. Batıya Kozağacı(Karabalçık) Mahallesine doğru sonbaharın kırmızı ve kahverengi renkleri arasında büyüleyici bir yolda ilerleyişimiz devam ediyor. Bir süre sonra tekrar Sola patikaya giriş yaparak devam ediyoruz. Bu bölüm Kozağacı'na kadar oldukça dik ve kaygan zemine sahip. Özellikle Kamp yüklü çanta ile yürünüyorsa dikkatli olmakta fayda vardır. Kozağacına ulaştığımızda evlerden bir tanesinden su ihtiyacımızı karşılayarak devam ediyoruz. Yılın her mevsiminde burada oturan kişileri bulmak mümkündür.
GÜZELÇAM YAYLASI
Köyü sağımızda bırakarak Ceviz bahçesi arasından güneye doğru ilerleyişimiz devam ediyor. Bundan sonra eğim biraz azalıyor ve oldukça keyifli bir patikadan devam ediyoruz. Ancak dere yatağına girdiğimizde kabaran yaprakların altlarında geniş yarıklar ve çukurlar olabilmekte. Dere yatağında taşların üzerinde ilerlemek oldukça keyifli olsa da, kenarlarda ki setlerden ilerlemek daha güvenli olmaktadır. Kızılçam Ağaçları ile çevrili geniş ve düz bir alanda ortasında, çeşme bulunan Güzelçam Yaylasına ulaşıyoruz. Sarp Katran Dağı tırmanışında karşılaştığım Selahattin amca artık terk etmiş burayı. Hiç kimseler bulunmuyor. Önü açık güzel manzarası olan bir yayla. Karabel Gediği geçidine doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
KARABEL GEDİĞİ (1400)
Geçidin sırt noktası görünmeye başladığında, sağ tarafta ki Ayşeana mezarı görülmektedir. Hikayesini henüz dinleyemedim ama, bir daha ki yolum düştüğünde özellikle araştıracağım. Gezi öncesinde parkuru incelediğimde, bu rotanın koca bir gün için kısa olduğunu düşünerek, Karabel Gediğinde durum değerlendirmesi yaparak, belki Sarpkatran Zirve tırmanışı da yapabiliriz diye düşünmüştük. Metin abi biraz yorulduğu için zirve planına pek sıcak bakmıyor ve ben sizi beklerim diyor. Macit abi ile bir kaç kez çıkalım diye plan yaparken, son karar olarak, ileride ki su durumunu bilmediğimiz için, zirve çıkışında çok su tüketileceğinden dolayı, parkurun sonra ki bölümlerinde su sıkıntısı çekmemek adına vazgeçiyoruz. Etrafı incelediğimizde, Konyaaltı Belediyesinin dikmiş olduğu Karabel Mezarlığı tabelası yakın zamana ait olsa da, yontma taş ve ahşap mezarlar oldukça eski zamanlara ait olmalı. Kısa bir atıştırma molasından sonra yeni bir patikaya girerek ilerleyişimiz devam ediyor.
DUT AĞACI (DİYELEK - NİYELEK)
Çoğu zaman sol tarafta ki orman yoluna paralel devam eden patika üzerinde ilerliyoruz. Gökyüzüne yükselen, Kızılçam, Sedir, Çınar, Meşe ve Meşe Palamudu ağaçları arasında, gökyüzünde ki şahinin çığlığı, etrafımızda ki kuşların çırpınışlarıyla büyüleyici bir ortamda doyumsuz anlar yaşarken, adeta mutluluk sarhoşu oluyoruz. Bu büyülü ortamda ilerleyen patika bizi, Dut Ağacı mevkiinde ki Halil Amca'nın evine ulaştırıyor. Sesimizi duyan Halil amca bizi karşılıyor ve çaya davet ediyor. Tenekeden yaptığı ocakta sanki geleceğimiz anı biliyormuş gibi, çay demlenmiş ve hazır bekliyordu. Yalnızlıktan sıkılmış olan Halil amcada bizi gördüğünde seviniyor, gözleri ışılıyor ve mutlu oluyor. Tatlı sohbeti eşliğinde içilen tavşan kanı çayın tadına doyum olmuyor. Halil Amca'yı yakalamışken çevre hakkında bilgi edinmeye çalışıyoruz. Güzeller Yaylası olarak hatırladığım Güzelçam Yaylasının ve Çukurardıç Yaylasının konum ve isimlerini teyid ettiriyoruz. Bulunduğumuz bölgenin eski adlarıyla Niyelek yada Diyelek olarak da bilindiğini, ancak yeni adının Dut Ağacı olarak geçtiğini öğreniyoruz. Ayrıca Halil amcanın sohbetinden anladığımız kadarıyla, kendisinin ve diğer yaylacıların, kalabalık gruplardan rahatsız olduklarını, üçer beşer kişilik grupların geçmesinden ve sohbetlerinden keyif aldıklarını öğreniyoruz.
DERE GEÇİŞİ
Halil Amca ile vedalaşarak Typella Antik Kenti'ne (Asarlık Mevkii) doğru ilerliyoruz. Bir süre sonra inişle devam eden patika, yine bir dere yatağından geçerek sarp bir yatay geçiş bölgesine ulaşıyor. Sol taraf oldukça dik ve kaygan bir zemine sahip. Zaman zaman yukarılardan gelen yağmur sularıyla oluşmuş dere geçişleri mevcut. Yağışlı havalarda bu derelerde su olacağı düşünülerek hareket edilmeli ve dikkatli olunmalıdır. Metin Abi'nin belirttiği üzere, özellikle yükseklik korkusu olan kişilerin ve kamp yükü olan ağır sırt çantası ile geçişlerde oldukça dikkatli olunması gerekmektedir.
TYPELLA
Oldukça dik bir yüzeyle Typella Antik Kalıntılarına ulaşıyoruz. Devasa mezar taşlarının kırılarak tahrip edildiği, yerlerinden oynatıldığı ve çukurlar açıldığı bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz. Akıllara durgunluk veren oymalar ve güç kuvvet yetmeyecek büyüklükte devasa kaya kütleleri ile yapılmış mezarlarla dolu çevre. Burada da bir mola vererek parkur değerlendirmesi yapıyoruz.
Kesinlikle yürünmesi gereken bir parkur. Görülmeye değer manzaralar ve çeşitli bitki örtüleriyle kaplı. İki Antik kent ve 3-4 yayla alanı içermekte. Bisiklet için uygun mu derseniz, kesinlikle hayır. Belki Karabel Geçidinden Geyikbayırına kadar denenebilir ama yine de çok çalılık bir bölge. Biraz temizlik yapılırsa muhteşem bir parkur çıkabilir. Daha öncesinde bir kaç kez Asarlık tarafından gelerek geçmeyi denemiştim ama her seferinde de bir bahanelerle geçişi gerçekleştirememiştim. Bu rotayı yürüdükten sonra, iyi ki o zaman kızdığım o aksiliklerden yüzünden geçiş gerçekleşmemiş diyorum. Çok fazla elde taşınacak dik geçişler içeriyor. Yapılamaz mı? Yapılabilir ama çekilen eziyete değeceğini düşünmüyorum. Her iki yönden de yolun bittiği noktaya kadar gelerek dönmek daha doğru olur kanısındayım.
SUMAK
Asarlık bölgesinde ki moladan sonra devam ettiğimiz, kendimizi san ki özellikle dikilmiş gibi sumak ağaçlarının arasında buluyoruz. Sadece 300-400 metrelik bir alanda bulunuyor. Sosyal ortamda ki arkadaşların uyarılarıyla, toplamak üzere yanımıza poşetler de almıştık, ancak gördük ki zamanı biraz geçmiş ve sumaklar ağaçlarda kurumuş. Sadece bir miktar bulduğumuz sağlam olanlardan tadımlık toplayabiliyoruz.
Orman yolundan tekrar Çitdibi istikametine doğru patika yola giriyoruz. Patika bizi asfalt yola kadar ulaştırıyor. Aracımızı geyikbayırına bıraktığımız için buradan Çakırlar mevkiine ve sonrasında tekrar Geyikbayırı Köyüne kadar otostopla aracımıza ulaşarak günü tamamlıyoruz. Bir kaç araç dolu geçiyor ve sonra uzun bir süre gelen giden olmuyor. Tabanlara kuvvet diyerek günün kritiğini yaparak ilerliyoruz. Sonra arkadan bir kamyonet yaklaşıyor. Umutsuzca el ediyoruz ama kabin bölümü dolu olan kamyonet yavaşlayarak yanımıza yaklaşıyor. Ricamızı geri çevirmiyor ve kasa bölümünü işaret ediyor. Tereddütsüz atlıyoruz ama bir de ne görelim, kasa da yalnız değiliz. Bir de sevimli köpek dostumuz var. Öyle uysal, öyle tatlı, öyle dost canlısı ki kendisini sevdirmek için sokuluyor yanımıza. Çakırlar meydanında yollarımız ayrılıyor dostumuzla. Ama bizimle birlikte o da atlıyor kasadan aşağıya. Fakat amca izin vermiyor, oğlum sen bin dediğinde hemen tekrar geçiyor yerine ve arkasından bakıp kalıyoruz sevimli dostumuzun uzunca bir süre.
Muhteşem bir rota, eşsiz doğa güzellikleri, bulunmaz dostlar ve güzel bir anı ile tamamlıyoruz bir günü daha...
Başka bir otostopçu dostumuz da vardı ...
Bisiklet Rotaları olarak bu yolu yürümekte ki amaç ve gayemiz, bisikletle gidilebilecek bölümlerin mümkün olup olmayacağı yönünde keşif gezisidir.
GEYİKBAYIRI KÖYÜNE ULAŞIM
Geyikbayırı Köyüne ulaşım, Antalya Otogar bölgesinden hareket eden toplu taşıma araçları ile mümkün olabilmektedir. Antalya Toplu Ulaşım sitesinden de görüleceği üzere, 516 sefer sayılı araç, sabah saat 06:00 sularında hareket ederek, Otogar Depolama-öğretmenevi-Hürriyet Caddesi-Gülveren-Uncalı Mezarlığı-Bahtılı-Akdamlar-Geyikbayırı-Çağlarca Köyü güzergahını takip etmektedir. İl dışından bu rotayı yapmak üzere otogara gelen kişiler, bu hattı kullanabilirler. Ancak o saatin bizim için çok erken olması ve rotanın Çitdibi'nde bitecek olması ile özel aracımızla gitmeye karar veriyoruz.
Sabah 07:00 de Antalya'dan hareket ederek, 07:30 sularında Geyikbayırı Köyü tırmanış bölgesi olan Josito Kanping yol ayrımına ulaşıyoruz. Aracımızı uygun bir yere park ederek 07:40 sularında ilk adımlarımızı atmaya başlıyoruz. Karşımızda yükselen Geyiksivrisi Dağı ve sırtımızı verdiğimiz Geyikbayırı Tırmanış Sektörleri eşliğinde Josito ve Kezban House Kamp alanlarını geçiyoruz. Hemen sonrasında ulaştığımız dere geçişini yaparak orman yoluna çıkıyoruz. Akabinde hemen sağ tarafa taş babalarla işaretlenmiş olan ağaçların arasında ilerleyen patikaya giriş yapıyoruz. Çoğunlukla Meşe ağaçları arasında, belirgin olan patika üzerinde ilerleyişimiz devam ediyor. Yukarıda ki orman yoluna ulaşana kadar zaman zaman Geyik Sivrisi Dağı manzarası görünse de, fazla bir görsel manzara karşımıza çıkmıyor. Orman yoluna ulaşarak sağa yöneliyor ve ilerleyişimize devam ediyoruz. Yaklaşık olarak 300-350 metre sonra yine taş baba ve çizgilerle işaretlenmiş olan sol tarafa yönelerek yeniden patikaya giriş yapıyoruz. Bu bölgede bir kaç noktadan giriş yapıldığı görülmektedir. Ancak GPS izine doğru hareket edildiğinde hepsi de orman içerisinde birleşmektedir. Zaman Zaman oldukça dik bir parkurda ilerleyişimiz devam ederek, 450-500 metre sonralarında, düzeltilmiş olan, Çakırlar meydanından Çağlarca Köyüne ulaşılan (Ant - 072 rotasında incelenebilir) orman yoluna çıkıyoruz. Trabenna Antik kentine kadar orman yolundan devam ediyoruz.
TRABENNA ANTİK KENTİ
Antik kentin yakınlarında, sağlı sollu yolun kenarında duvar kalıntıları kendini göstermeye başlıyor. Antik kalıntıların büyük çoğunluğu yolun sağ tarafında yükselen küçük tepecikte bulunmaktadır. Kalıntıların arasına doğru ilerledikçe büyük odaları bulunan yerleşim yerleri ve sutunları görülebilmektedir. En tepe de ise muhteşem bir manzara vardır. Geyikbayırı, Çağlarca, Çakırlar ve Doyran Havzasını gören eşsiz bir manzara. Ufukta ise, Suluandız, Avlağı, Katran ve Kızlar Dağı manzaraları görülebilmektedir. Şehrin Güneyini ise tamamen Geyiksivrisi ve Sarpkatran Dağları duvar gibi örtmektedir. Bu manzara kesinlikle görülmeye değer niteliktedir. Tepecikten zirve manzarasına ulaşmak için doğuya doğru giden patikadan yürümüş sonra kuzeye yönelerek, küçük tırmanışlar ve duvar geçişleri ile tepeye ulaştık. Batı yönünden bazı noktalarda kayalara tutunarak sarkmış ve inişi gerçekleştirmiştik. Kamp yüklü bir çanta ile bu tepeye tırmanmak oldukça riskli olabilir. Aşağıda güvenli bir yere bırakarak gezmek daha güvenli olacaktır.
ELMİN
Trabenna Antik Kentini geride bırakarak orman yolunda ilerlemeye devam ediyoruz. Yaklaşık 450 metre sonra sola patikaya girerek ilerlemeye devam ediyoruz. Geçtiğimiz birkaç noktada ve özellikle bundan sonra ki 150-200 metrelik bölümde meşe ağaçlarının sık ve alçak yapısından dolayı, sırt çantası ile ilerlemek zorlaşabiliyor. Sonrasında bakımsız bir nar bahçesine ulaşıyoruz. Narların görüntüsü iştahımızı kabartsa da, küçük tanecikli çok ekşi ve oldukça kalitesizler. Bahçesi geçer geçmez Elmin Mahallesine ulaşıyoruz. Doğu yönüne devam ederek Mahalleyi çıkma noktasına yaklaştığımızda, sağ tarafta ki geniş alanda yerleşmiş olan ağıl ve çitlerin hemen yanından sağa yönelerek tekrar orman içerisine devam ediyoruz. Keyifli bir yürüyüşten sonra yangın havuzunun yanından tekrar Orman yoluna çıkıyoruz. Batıya Kozağacı(Karabalçık) Mahallesine doğru sonbaharın kırmızı ve kahverengi renkleri arasında büyüleyici bir yolda ilerleyişimiz devam ediyor. Bir süre sonra tekrar Sola patikaya giriş yaparak devam ediyoruz. Bu bölüm Kozağacı'na kadar oldukça dik ve kaygan zemine sahip. Özellikle Kamp yüklü çanta ile yürünüyorsa dikkatli olmakta fayda vardır. Kozağacına ulaştığımızda evlerden bir tanesinden su ihtiyacımızı karşılayarak devam ediyoruz. Yılın her mevsiminde burada oturan kişileri bulmak mümkündür.
GÜZELÇAM YAYLASI
Köyü sağımızda bırakarak Ceviz bahçesi arasından güneye doğru ilerleyişimiz devam ediyor. Bundan sonra eğim biraz azalıyor ve oldukça keyifli bir patikadan devam ediyoruz. Ancak dere yatağına girdiğimizde kabaran yaprakların altlarında geniş yarıklar ve çukurlar olabilmekte. Dere yatağında taşların üzerinde ilerlemek oldukça keyifli olsa da, kenarlarda ki setlerden ilerlemek daha güvenli olmaktadır. Kızılçam Ağaçları ile çevrili geniş ve düz bir alanda ortasında, çeşme bulunan Güzelçam Yaylasına ulaşıyoruz. Sarp Katran Dağı tırmanışında karşılaştığım Selahattin amca artık terk etmiş burayı. Hiç kimseler bulunmuyor. Önü açık güzel manzarası olan bir yayla. Karabel Gediği geçidine doğru ilerlemeye devam ediyoruz.
KARABEL GEDİĞİ (1400)
Geçidin sırt noktası görünmeye başladığında, sağ tarafta ki Ayşeana mezarı görülmektedir. Hikayesini henüz dinleyemedim ama, bir daha ki yolum düştüğünde özellikle araştıracağım. Gezi öncesinde parkuru incelediğimde, bu rotanın koca bir gün için kısa olduğunu düşünerek, Karabel Gediğinde durum değerlendirmesi yaparak, belki Sarpkatran Zirve tırmanışı da yapabiliriz diye düşünmüştük. Metin abi biraz yorulduğu için zirve planına pek sıcak bakmıyor ve ben sizi beklerim diyor. Macit abi ile bir kaç kez çıkalım diye plan yaparken, son karar olarak, ileride ki su durumunu bilmediğimiz için, zirve çıkışında çok su tüketileceğinden dolayı, parkurun sonra ki bölümlerinde su sıkıntısı çekmemek adına vazgeçiyoruz. Etrafı incelediğimizde, Konyaaltı Belediyesinin dikmiş olduğu Karabel Mezarlığı tabelası yakın zamana ait olsa da, yontma taş ve ahşap mezarlar oldukça eski zamanlara ait olmalı. Kısa bir atıştırma molasından sonra yeni bir patikaya girerek ilerleyişimiz devam ediyor.
DUT AĞACI (DİYELEK - NİYELEK)
Çoğu zaman sol tarafta ki orman yoluna paralel devam eden patika üzerinde ilerliyoruz. Gökyüzüne yükselen, Kızılçam, Sedir, Çınar, Meşe ve Meşe Palamudu ağaçları arasında, gökyüzünde ki şahinin çığlığı, etrafımızda ki kuşların çırpınışlarıyla büyüleyici bir ortamda doyumsuz anlar yaşarken, adeta mutluluk sarhoşu oluyoruz. Bu büyülü ortamda ilerleyen patika bizi, Dut Ağacı mevkiinde ki Halil Amca'nın evine ulaştırıyor. Sesimizi duyan Halil amca bizi karşılıyor ve çaya davet ediyor. Tenekeden yaptığı ocakta sanki geleceğimiz anı biliyormuş gibi, çay demlenmiş ve hazır bekliyordu. Yalnızlıktan sıkılmış olan Halil amcada bizi gördüğünde seviniyor, gözleri ışılıyor ve mutlu oluyor. Tatlı sohbeti eşliğinde içilen tavşan kanı çayın tadına doyum olmuyor. Halil Amca'yı yakalamışken çevre hakkında bilgi edinmeye çalışıyoruz. Güzeller Yaylası olarak hatırladığım Güzelçam Yaylasının ve Çukurardıç Yaylasının konum ve isimlerini teyid ettiriyoruz. Bulunduğumuz bölgenin eski adlarıyla Niyelek yada Diyelek olarak da bilindiğini, ancak yeni adının Dut Ağacı olarak geçtiğini öğreniyoruz. Ayrıca Halil amcanın sohbetinden anladığımız kadarıyla, kendisinin ve diğer yaylacıların, kalabalık gruplardan rahatsız olduklarını, üçer beşer kişilik grupların geçmesinden ve sohbetlerinden keyif aldıklarını öğreniyoruz.
DERE GEÇİŞİ
Halil Amca ile vedalaşarak Typella Antik Kenti'ne (Asarlık Mevkii) doğru ilerliyoruz. Bir süre sonra inişle devam eden patika, yine bir dere yatağından geçerek sarp bir yatay geçiş bölgesine ulaşıyor. Sol taraf oldukça dik ve kaygan bir zemine sahip. Zaman zaman yukarılardan gelen yağmur sularıyla oluşmuş dere geçişleri mevcut. Yağışlı havalarda bu derelerde su olacağı düşünülerek hareket edilmeli ve dikkatli olunmalıdır. Metin Abi'nin belirttiği üzere, özellikle yükseklik korkusu olan kişilerin ve kamp yükü olan ağır sırt çantası ile geçişlerde oldukça dikkatli olunması gerekmektedir.
TYPELLA
Oldukça dik bir yüzeyle Typella Antik Kalıntılarına ulaşıyoruz. Devasa mezar taşlarının kırılarak tahrip edildiği, yerlerinden oynatıldığı ve çukurlar açıldığı bir manzara ile karşı karşıya kalıyoruz. Akıllara durgunluk veren oymalar ve güç kuvvet yetmeyecek büyüklükte devasa kaya kütleleri ile yapılmış mezarlarla dolu çevre. Burada da bir mola vererek parkur değerlendirmesi yapıyoruz.
Kesinlikle yürünmesi gereken bir parkur. Görülmeye değer manzaralar ve çeşitli bitki örtüleriyle kaplı. İki Antik kent ve 3-4 yayla alanı içermekte. Bisiklet için uygun mu derseniz, kesinlikle hayır. Belki Karabel Geçidinden Geyikbayırına kadar denenebilir ama yine de çok çalılık bir bölge. Biraz temizlik yapılırsa muhteşem bir parkur çıkabilir. Daha öncesinde bir kaç kez Asarlık tarafından gelerek geçmeyi denemiştim ama her seferinde de bir bahanelerle geçişi gerçekleştirememiştim. Bu rotayı yürüdükten sonra, iyi ki o zaman kızdığım o aksiliklerden yüzünden geçiş gerçekleşmemiş diyorum. Çok fazla elde taşınacak dik geçişler içeriyor. Yapılamaz mı? Yapılabilir ama çekilen eziyete değeceğini düşünmüyorum. Her iki yönden de yolun bittiği noktaya kadar gelerek dönmek daha doğru olur kanısındayım.
SUMAK
Asarlık bölgesinde ki moladan sonra devam ettiğimiz, kendimizi san ki özellikle dikilmiş gibi sumak ağaçlarının arasında buluyoruz. Sadece 300-400 metrelik bir alanda bulunuyor. Sosyal ortamda ki arkadaşların uyarılarıyla, toplamak üzere yanımıza poşetler de almıştık, ancak gördük ki zamanı biraz geçmiş ve sumaklar ağaçlarda kurumuş. Sadece bir miktar bulduğumuz sağlam olanlardan tadımlık toplayabiliyoruz.
Orman yolundan tekrar Çitdibi istikametine doğru patika yola giriyoruz. Patika bizi asfalt yola kadar ulaştırıyor. Aracımızı geyikbayırına bıraktığımız için buradan Çakırlar mevkiine ve sonrasında tekrar Geyikbayırı Köyüne kadar otostopla aracımıza ulaşarak günü tamamlıyoruz. Bir kaç araç dolu geçiyor ve sonra uzun bir süre gelen giden olmuyor. Tabanlara kuvvet diyerek günün kritiğini yaparak ilerliyoruz. Sonra arkadan bir kamyonet yaklaşıyor. Umutsuzca el ediyoruz ama kabin bölümü dolu olan kamyonet yavaşlayarak yanımıza yaklaşıyor. Ricamızı geri çevirmiyor ve kasa bölümünü işaret ediyor. Tereddütsüz atlıyoruz ama bir de ne görelim, kasa da yalnız değiliz. Bir de sevimli köpek dostumuz var. Öyle uysal, öyle tatlı, öyle dost canlısı ki kendisini sevdirmek için sokuluyor yanımıza. Çakırlar meydanında yollarımız ayrılıyor dostumuzla. Ama bizimle birlikte o da atlıyor kasadan aşağıya. Fakat amca izin vermiyor, oğlum sen bin dediğinde hemen tekrar geçiyor yerine ve arkasından bakıp kalıyoruz sevimli dostumuzun uzunca bir süre.
Muhteşem bir rota, eşsiz doğa güzellikleri, bulunmaz dostlar ve güzel bir anı ile tamamlıyoruz bir günü daha...
Başka bir otostopçu dostumuz da vardı ...
Zorluk Derecesi :Toplamda 16 km. olan, ORTAZOR bir parkurdur.
Maksimum Rakım :1452 m.
Hangi mevsimde yapılır: Yaz ve kış dağcılığı olarak, gerekli tedbirler alınarak her zaman yapılabilmektedir.
Yol Yapısı :Çoğunlukla patika ve orman yolu.
Başlangıç Noktası : Geyikbayırı.
Bitiş Noktası :Çitdibi
Su Kaynakları : Rota üzerinde yeterli su kaynağı mevcuttur.
Su Kaynakları : Rota üzerinde yeterli su kaynağı mevcuttur.
Alış-Veriş Alanları : Parkur içerisinde alış veriş alanı yoktur.
Konaklama : Kamp için Geyikbayırı kamp alanları uygundur.
DİKKAT!!! Herhangi bir kaza riskine karşılık kesinlikle en az iki kişile gidilmeli ve bir yakınınıza gideceğiniz konum bildirilmelidir!!!
Google Maps Harita Görüntüsü
Wikiloc Harita görüntüsü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder