Rotaları aşağıda paylaşılmış olan wikiloc sitesinden telefonunuza yada GPS cihazınıza yükleyerek daha detaylı inceleyebilirsiniz. Telefonunuza yüklemek için buradan yardım alabilirsiniz!!!
Ülkemizde henüz çok az kişi tarafından, izin dönemlerinde ve tatillerde, doğa kampı ve outdoor faaliyetler için tatil planı yapılmaktadır. Gezecek ve görecek o kadar çok bölge ve yapacak pek çok faaliyet varken, tatil denince günü yatarak ve tembellik ederek öldürmek, her şey dahil otel zincirlerine tıkanıp kalmak ve sadece denize girmek gibi bir düşünce ezberinden kurtulduğum için, kendini şanslı hissedenler arasında olmaktan çok mutluyum. Yıllar önce sigarayı bırakarak bisiklet serüveninin, hayatıma kattığı en büyük değerdir, tatil günlerimi ve boş zamanlarımı doğada geçirme çabası.
EMLİ VADİSİ
Geçen yıl Aladağlar Bölgesinde bir kaç zirveyi gözüme kestirmiş ve bu yıl için planlarım arasına almıştım. Ancak bu yıl ki zirve denemelerimizde malesef hedeflerimize ulaşamadık. Emli Vadisinde kamp atarak muhteşem bir 4 gün geçirdik. Dağ turizmine yurt dışından talep olmaması sebebiyle, tur şirketlerine ait obalar ve çadırlar oluşturulmamış, her yer bomboştu. Koskoca Emli Vadisinde kamp atan sadece iki kişi idik. Aslında tur gruplarının olabileceğini düşünerek her gün farklı bölgelerde kamp atmayı planlamıştık, ancak kimsenin olmamasını fırsat bilip, Emli Vadisine kamp atarak günübirlik yürüyüşlere gidip geldik. İlk zirve denememiz Alaca(Lorut) oldu. Alaca zirve rotası beklediğimden daha uzundu ve rota üzerinde Akşam Pınarı'ndan sonra su yoktu. Zaman zaman oldukça dik ve zorluydu. Avcı Beli geçidine yaklaştığımız bir kaç noktada kar geçişlerimiz oldu. Avcı belinden sonra zirve yolu zannederek sağımızda ki sırttan tırmanış yapmamız, gereksiz enerji ve su kaybına sebep olmuştu. Zirvenin henüz çok uzağında olduğumuzu anlayarak ve doğru rota üzerine geldiğimizde ise, saat öğleden sonraya dönmüş ve suyumuz azalmıştı. Yine de son bir azimle devam etmek ve zirveye ulaşmak istemiştim. Fakat bir süre tırmandıktan sonra, dönüş yolunun oldukça uzun olduğunu düşünerek, riske girmeden dönme kararı alıyorum. Avcı belinden dönüşün ise, tırmanıştan daha zorlu olduğunu fark ediyoruz. Tırmanırken eller ayaklar daha kolay tutunacak yer bulurken, iniş esnasında kaymalar artıyor ve tutunmak oldukça zorlaşıyor. Bir kaç riskli geçişten sonra dönme kararımızda çok doğru bir hareket yaptığımızı daha iyi anlıyoruz. Zirveyi zorlayarak, karanlığa kalmış olsaydık, bu noktalardan geçişimiz imkansız bir hal alabilirdi. Kamp malzemelerimizin de yanımızda olmaması sıkıntılı zamanlar yaşamamıza sebep olabilirdi.
https://tr.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=19195639
Evli Vadisi |
Kocadölek |
Parmakkaya |
Parmakkaya |
Akşampınarı |
Parmakkaya |
Kaldı |
Avcı Beli |
Avcı Beli |
Emli Vadisi |
Emli Vadisi |
GÜZELLER DAĞI
Kazasız belasız günü tamamlayarak, ertesi günü dinlenerek ve kısa bir keşif yürüyüşü ile geçiriyoruz. Sonraki gün için Güzeller zirvesini denemek üzere yine erken saatte kalkarak, hazırlıklarımızı yapıyor ve yola çıkıyoruz. Kocadölek ve Vali Konağı bölgelerinden geçerek zirve yolunda ilerliyoruz. Kocadölek Bölgesinde ki su, hortumla taşınarak getirildiği için ılık akıyor. Vali Konağının alt tarafında ki geçen yıl akan suyu bulamıyoruz. Ya kurumuştu yada aşağıya taşınmıştı. Daha ilerilerde Güzeller zirvesine dönüldükten sonra bir yerde su buluyoruz. GPS kayıtlarında işaretli olan su ise, eriyen kar sularından oluşmuştur. Karın durumuna göre kurumuş olabileceği ihtimal dahilindedir. Uzun bir yürüyüş yolundan sonra, son bir hamle ile çarşaklı bölgeden tırmanarak zirveye ilerlerken, malesef çarşaktan sonra ki geçidi kar tamamen kapatıyor ve geçişe izin vermiyor. Bir kaç noktadan geçebilme arayışları denemiş olsam da, malesef Güzeller zirvesine de ulaşamıyoruz. Buradan da geri dönerek, Lahit Kayanın arkasında ki bel noktasına çıkarak, orada ki manzara eşliğinde öğle yemek molası veriyor ve geri dönüşle günü tamamlıyoruz.
https://tr.wikiloc.com/wikiloc/view.do?id=19195774
Emli Vadisi |
Emli Vadisi |
Emli Vadisi |
Emli Vadisi |
Emli Vadisi |
Emli Vadisi |
Kocadölek |
Güzeller Zirvesine giden boğazdan kar geçit vermiyor.
Sol başta Güzeller zirve. |
Dördüncü günümüzde de, öğlene kadar bölgede zaman geçirip yürüyüş faaliyetini sonlandırıyor ve Yahyalı'ya dönerek , bisiklet turuna çıkmaya karar veriyoruz.
BİSİKLETLE HACER ORMANI
Cuma günü sabah günün ilk ışıklarıyla 12-13 derecede ki serin bir hava ile uyanıyoruz. Yahyalı'nın yerel organik ürünleri ile kahvaltımızı yaparak yola düşüyoruz. Kapuzbaşı Şelalesi'nin klasik rotası üzerinde18 kilometre ilerledikten sonra, Zamantı Irmağını görür görmez sağa ayrılan Çamlıca Köyü yoluna dönüyoruz. 2 kilometre sonra baraj şantiyesinin 2 köpeği tarafından yolumuz kesiliyor. Hemen bisikletten inerek tedbir amaçlı önümüze siper ediyoruz. Güvenlik Görevlilerinin de kulübeden çıkarak gelmesi ile sakinleşiyorlar. Ayaküstü biraz sohbetten sonra Zamantı Irmağına paralel olarak devam eden yol ile vadi içerisinde ilerlemeye devam ediyoruz. Tatlı iniş çıkışlar içeren güzel bir rotada bisiklet biniyoruz. Zaman zaman önümüzde ve arkamızda çok güzel yol manzaraları ile karşılaşıyoruz. Vadi içerisinde ki sürüşümüz bittiğinde Çamlıca Köyü'nün tepeden görünen manzarası yolumuzu kesiyor. Oldukça güzel bir konumda ve noktada konumlanmış küçük ve şirin bir köy. Uzun ve dik bir inişten sonra köye ulaşıyoruz. Bir şeyler atıştırmak ve içmek üzere köy bakkalına doğru yöneliyoruz. Her zaman olduğu gibi yine bir kaç küçük meraklı dostumuz yanımıza gelerek koyu bir sohbetin ortasında buluyoruz kendimizi. Sonu gelmeyen meraklı sorular, hayret ve şaşkınlık içeren tavırlar ve sevimli hareketler. Dostlarımızın bisiklet zincirlerini yağlıyor, bir kaç küçük taktikler veriyor, kısa ama çok keyifli zaman geçiyoruz. Son olarak köy çıkışına kadar birlikte pedallıyor ve vedalaşıyoruz.
Güneşin yükselmeye devam ettiği şu sıralarda esas zorlu parkurumuz başlıyordu. Asfalt bitmiş ve toprak stabilize yol ile tırmanışa başlamıştık. Zaman zaman oldukça dik ve kaygan zemin üzerinde ilerlemeye ve bisiklet üzerinde kalmaya çalışıyoruz. Tırmanış bitene kadar yol kenarında bir kaç su kaynağı olduğunun bilgisini almıştık. Ancak hiçbirisini bulamıyoruz. Tüm güne değecek oldukça uzun ve zorlu bir tırmanışla yükselmeye devam ediyoruz. Hem iyi hem kötü olan bir taraf ise sürekli sonu görünmeyen virajlar içeren bir yol. Sonu görünmediği için bıktırmayan ama sürekli sürprizlerle dolu her virajdan sonra yenilenen rampalar çık çık bitmiyor.
Artık son yudumlarımızı içemeye başladığımız sularımız bitmek üzereydi. Tırmanışlar keyfimizi kaçırmasa da, su kaynaklarını bulamamamız oldukça can sıkıcı bir durum oluşturmuştu. Tırmanışın sonlarına yaklaştığımız noktalarda sol tarafımızda ki uçsuz bucaksız vadi ve dağ manzaraları oldukça büyüleyici ve keyifli idi. Fotoğraf ve izlemek için çok fazla zaman kaybedemezdik. Güneş tepeye yükselmiş ve son yudumlarımız kalmıştı. Son dönemeci aştığımızda Divrik Dağı ve Aladağların muhteşem zirveleri karşımıza dikilmişti. Hızlıca bir kaç fotoğraf daha çekiyor ve ilerliyoruz. Sağda ki yangın kulesinin yol hizasına geldiğimizde, kuleye giden hortumu takip ederek buz gibi suya ulaşıyoruz. Çok az ip gibi süzülse de, su ihtiyacımızı karşılamaya ve susuzluğumuzu gidermeye yetiyordu. Öğle yemeğini de suyun başında atıştıralım diye düşündük ama sinekler ve arılar öyle saldırgan ve rahatsız edicilerdi ki, duraklamak mümkün değildi. Biraz daha devam ettiğimizde oluklardan fışkırırcasına akan esas su kaynağına ulaşıyoruz. Ayaküstü bir şeyler atıştırarak ilerleyişimize devam ediyoruz. Ta ki yol düzelerek Aksu Çayı ile birlikte ilerlemeye başlayana dek, sert bir inişle, taşlar ve gevşek zemin üzerinde ilerliyoruz. Bu bölgede yol oldukça bozuk ve bazı bölümler normal araçla geçiş için uygun değildi. Aksu Kanyonu girişinde kamp için çok güzel bir alan mevcut idi. Neden orada kamp atmadığımızı hala anlayabilmiş değilim. Nadir pişmanlıklarımdan bir tanesidir. O kanyonu neden gezmedik, buz gibi suyun kaynağına doğru neden ilerlemedik, hala anlayabilmiş değilim. Fakat ilerlemekte olduğumuz yol o kadar güzel di ki, sanki Alplerde idik. Gökyüzünün maviliklerine uzanan zirvelerin arasında akan Aksu Çayının kenarında ki toprak yolda, nezih ve huzurlu bir ortam vardı. Sık aralıklarla yol kenarında çeşmeler bulunuyordu.
Yolumuz Ulupınar Köyüne kadar devam etti. Saatler oldukça ilerlemişti ve sabahtan bu zamana kadar kısa molalarla ilerlemiştik. Artık Hacer Ormanından önce kamp atmak biraz anlamsız olurdu. Henüz vaktimiz vardı ve Dağ evine ulaşabilirdik. Köy meydanında, geçikmiş olan yemek molasını vererek, meydanda ki köy halkının meraklı bakışları ve soruları eşliğinde, hem dinleniyor hemde karnımızı doyuruyorduk. Vadinin tabanında güneş erken batıyor ve hava serinliyordu. Yola tekrar düşüyor ve yeşillikler arasında ki Ulupınar Köyünü geride bırakıyoruz. Yine asfalttan ayrılarak orman yoluna girdiğimizde bu kez durum biraz sıkıntılı bir şekil alıyordu. Yol oldukça bozuk ve dikleşmişti. Yüklü bisiklet üzerinde ilerlemek mümkün olmuyordu. Ahmet önde ben arkada bisikletleri itekleyerek ilerlemeye çalışıyorduk. Ahmet'in bu zorlu yollarda bana karşı hissettiklerini ve düşüncelerini hissedebiliyordum. Kulaklarım kızarıyor ve patlayacak gibi çınlıyordu :).
Yolun bir bölümü oldukça bozuktu ve bisiklet üzerinde ilerlemek mümkün değildi. Saatler ilerliyor ve hava kararmadan kendimizi kamp alanına atmaya çalışıyorduk. Ancak nafile, bu kısacık yol günün yorgunluğunun üzerine bir türlü bitmek bilmiyor. Yolun biraz rahatladığı bölgelerde gücümüzü toplayarak hızlanmaya çalışıyoruz. Hava karardı karacak, güneş kaybolmuş, baykuşlar tünemiş, orman içerisine karanlık sessizlik çökmekte idi. Bitmek üzere olduğumuz anlarda dağ evinden sesleri duymaya başlıyoruz. Kalabalık bir grubun sesleri geliyordu. Ancak yine de bizim için oldukça uzaktı. Gücümüz gibi suyumuz da tükenmişti. Dağ evinin yanıbaşında ki buz gibi akan suya, artık neredeyse sürünerek ulaşıyoruz. Bisikletlerimizle bizleri gören dağcı arkadaşların şaşkın bakışları eşliğinde bir süre nefesleniyoruz. İkram ettikleri pestil ile kendimize geliyor ve hoş sohbetlerine ortak oluyoruz. İzmir'den gelen ve Aladağlarda 12 zirve yapmış, 10 kişilik bir ekip idi. Kampımızı kuruyor, akşam yemeğimizi yiyor ve ateş başında bir süre sohbete dahil oluyoruz. Biraz erken yatarak günün yorgunluğundan kurtuluyoruz.
İnsan burada bir ömür geçirse sıkılır, bıkar mı acaba. Doğa, orman, sessizlik ve huzur dolu bir ortam. Bir süre kafa yormadan ortamın keyfini sürüyor ve kahvaltımızı yapıyoruz. Bu sırada son günlerini geçiren dağcı arkadaşlar toparlanıp dönüyorlar. Biz ise ne yapacağımıza karar vermeye çalışıyoruz. Hacer Boğazından, Yedigöller bölgesine doğru yürümek istiyoruz. Ancak dün öyle çok yorulmuşuz ki, yürümek istemiyoruz. Kampı toplayarak Kapuzbaşı Şelalesine doğru inişe geçiyoruz. Asfalt yola ulaştıktan sonra oldukça dik olan asfalt yol ile yaklaşık 10 km sonunda Şelaleye ulaşıyoruz. Geçmiş yıllara nazaran ortam doğallıktan çok uzaklaşmış. Gün geçtikte bu doğal güzellikte betonlaşmaya başlamış. Burada da kamp atmayı düşünüyorduk ama, yapılan yeni düzenlemelerle doğallığı oldukça bozulan ortam hiç hoşumuza gitmiyor. Kısa bir çay molasından sonra tekrar yola koyuluyoruz. Bugün az yol giderek, erken kamp atıp dinlenmek istiyoruz. Yol boyunca uygun bir kamp noktası arayarak ilerleyişimiz devam ediyor. Bir kaç noktayı gözümüze kestiriyoruz, ancak yol üzeri ve piknik için gelen kalabalık grupların çokluğundan rahatsız olarak bir türlü kamp atamıyoruz. Yine yol üzerinde ancak, Zamantı ırmağının karşısında bulunan Göksu Şelalesinin hemen yanı başında ki düz alanı gözümüze kestiriyoruz. Karşıya halatlarla gerilmiş ahşap bir köprü ile sallana sallana, biraz tedirginlikle geçebiliyoruz. Bu biraz tedirgin etse de kalabalık gruplardan uzak kalabilmemiz için de iyi bir durum idi. Devasa Çınar ağacına yaslanmış olan çardağa çadırlarımızı kuruyor ve bu huzurlu ortamda uzun soluklu bir dinlenişe geçiyoruz. Gün boyunca bir kaç kişilik gruplar halinde gelip giden kişiler oluyor. Fakat güneşle birlikte bu kişilerinde ayağı kesiliyordu. Köprüden dolayı yolun bu tarafına geçmeye insanlar cesaret edemiyordu. Akşama doğru gelen Otostop ile gelen Yasemin ve Okan arkadaşlarımız katılıyor aramıza. Dinlenmiş bedenlerimizle, gecenin geç saatlerine kadar milyonlarca yıldızların altında, yanıbaşımızda ki şelalenin melodisi eşliğinde sohbetimiz uzayıp gidiyor.
Ertesi gün yine gün doğar doğmaz kalkıyor ve kampımızı toplarlıyoruz. Hep birlikte kahvaltı yapıyor ve arkadaşlarımızla vedalaşarak yine pedallar dönmeye başlıyor. Muhteşem doğasıyla ıssız vadinin içerisinde ilerliyoruz. Manzara ve doğa oldukça büyülü ve harika. Dikme rampasını güneşin yükselmeye başladığı anlarda çıkmaya başlıyoruz. Bu zorlu rampayı da bir solukta çıkarak öğle saatlerinde Dikme'ye ulaşıyor ve yemek molasını burada veriyoruz.
Beklediğimizin aksine öğleden sonra 2-3 sularında turu tamamlayarak Yahyalı'ya ulaşıyoruz.
Fotoğrafların tamamına ok tuşları ile yada flickr hesabından ulaşabilirsiniz...
Zorluk Derecesi :Toplamda 160 km. olan, ORTAZOR bir parkurdur.
Maksimum Rakım :Bisikletle çıkılan maksimum rakım 1800 metredir.
Toplam Tırmanış: Bisikletle çıkılan toplam tırman 4700 metre civarındadır.
Hangi mevsimde yapılır: Yağışlı havalar ve kış ayları haricinde her zaman yapılabilir.
Bisiklet Seçimi :Sadece MTB ve Tur bisikleti için uygundur. .
Yol Yapısı :%50 asfalt parkurdur.
Başlangıç Noktası : Yahyalı.
Bitiş Noktası :Yahyalı.
Su Kaynakları : Rota boyunca sadece su kaynakları ve çeşmeler mevcuttur.
Su Kaynakları : Rota boyunca sadece su kaynakları ve çeşmeler mevcuttur.
Alış-Veriş Alanları : Yerleşim yerlerinde köy bakkalları mevcuttur.
Konaklama : Kamp için uygun bölgeler mevcut ise de güvenlik tedbirleri almakta fayda vardır.
DİKKAT!!! Herhangi bir kaza riskine karşılık kesinlikle en az iki kişile gidiniz ve bir yakınınıza gideceğiniz konumu bildiriniz!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder