Aşağıda paylaşılmış olan wikiloc sitesinden telefonunuza yada GPS cihazınıza yükleyerek daha detaylı inceleyebilirsiniz. Telefonunuza yüklemek için buradan yardım alabilirsiniz!!!
Sarp Katran Dağı: 1830 Metre yükseklikte, Antalya'dan batı yönünde yükselen dağlarımızdan bir tanesidir. Geyikbayırı Köyünün Güney ve Güney Batı yönünü kaplayan dağ sırasının bir bölümünü oluşturmaktadır. Denize doğru uzanan dağ dizesinin ön bölümünde sivrilen Geyik Sivrisi Dağına birleşik olarak batı yönünde yükselmiş ve Geyikbayırı köyünün yanında heybetli bir duvar görüntüsü oluşturmuşlardır. Yükseldikçe duvar gibi yükselen kayalıklarla kaplı zirveleri bulunmaktadır.
Sarp Katran Dağına tırmanış için ulaşım, özel araçlarla yada Çağlarca Köyüne kadar giden toplu taşıma araçlarıyla yapılabilmektedir. Toplu taşıma araçlarından 516 numaralı araç her sabah 06:00'da hareket ederek, Otogar-Öğretmenevi-Hürriyet Caddesi-Gülveren-Uncalı Mezarlığı-Bahtılı-Akdamlar-Geyikbayırı ve Çağlarca istikametinde çalışmaktadır. Buradan güncek güzergah ve hareket saatlerine ulaşılabilmektedir. Bayram tatili nedeniyle değişen hareket saatleri dolayısıyla, özel aracımla Kozağacı eski adıyla Karabalçık Mahallesine kadar ulaşarak yürüyüşüme başlıyorum. Parkura başlamadan bir kaç gün öncesinde, rotayı tamamen Google Earth üzerinden enine boyuna inceliyor ve internet üzerinden daha öncesinde yayınlanmış herhangi bir parkur bilgisine ulaşmaya çalışıyorum. Bir kaç rota ve etkinlik duyurusu dışında çok fazla bir bilgiye ulaşamıyorum. Kozağacı Mahallesinden başlayarak zirveye ulaşmak, hava ve parkur durumuna göre zirveden Geyik Sivrisi istikametine doğru ilerleyebildiğim kadar ilerlemek üzere plan yapıyorum. İncelediğim rotalarda görüyorum ki, tamamı gidilen istikametten geri dönmüş. Doğa sporu etkinliklerim de, gidilen yoldan geri dönmekten pek hoşlanmadığımdan, gidiş ile dönüş yolunu farklı parkurlardan belirleyerek kendi rotamı oluşturuyor ve konum bilgilerini telefonuma yüklüyorum. Telefon üzerinde kullandığım uygulamalar üzerinde de, parkurun uydu görüntüleri üzerinde gezinerek hafızaya alınmasını sağlıyorum. Böylece parkur üzerinde ilerlerken konum ve çevreyi daha sağlıklı inceleyecek ve daha detaylı bilgiye sahip olabilecektim.
Planladığım gibi sabah 06:00'da kalkarak kahvaltımı yapıyor ve Kozağacı Mahallesine hareket ediyorum. Kozağacı Mahallesine, Antalya'dan Geyikbayırı istikametine devam edilerek, Çağlarda yol ayrımı da geçildikten sonra yol üzerinde ki Kozağacı Mahallesi tabelası takip edilerek ulaşım sağlanabilmektedir. Kozağacı, Antalya Falez Kavşağına(Beach Park Varyant) yaklaşık olarak 30 kilometre uzaklıktadır. Çakırlar Pazar yerini geçtikten sonra asfalt yol ile tırmanış başlayarak, sol tarafımda kalan ihtişamlı ve heybetli görüntüsüyle yükselen Geyik Sivrisi dağının seyri ile ilerliyorum. Geyikbayırı Köyü'nün sağından devam eden yol, tamamen Antalya ve dağ manzarasına hakimdir. Uygun bir noktada durarak, uzaktan parkuru inceliyorum. Daha çok Sarp Katran Dağı zirvesinden, Geyik Sivrisi Dağı zirvesine doğru ilerleyeceğim güzergahı inceliyorum. Bu iki zirve arasında geçişin çok mümkün olmadığı, Kocaboğaz bölgesinde dik ve geniş bir uçurumun olduğunu duymuştum. Amacım zaten Geyik Sivrisi zirvesine varamasam da, gidebildiğim kadar ilerlemekti. Uzaktan uçurum çok belli olmuyor ama kayalık bir geçişin olduğu kendini belli ediyordu. Bir süre incelemeden sonra devam ediyor ve Kozağacı'na ulaşıyorum. Aracımı uygun bir yere park ederek hazırlıklarımı yapıyorum. Şiddetli yağışla geçen son iki günün ardından, parkurun ıslak ve çamurlu olacağı düşüncesiyle, hem yabani çalı çırpı ve otlardan hem de çamurdan korunabilmek amacıyla tozluklarımı da takıyorum. Aşırı sıcaklarla devam eden havalardan sonra, bu yağışlarla serinleyen çok güzel ferahlatıcı bir hava var. Güneş, bulutların arasından zaman zaman kendisini göstererek yükselmeye devam ediyor.
Kozağacı içerisinden Güzelçam Yaylası istikametine doğru devam ederek ilerliyorum. Kısa bir süre asfalt ve sonrasında orman yolu ile devam ediyor. Orman yolu da bir süre devam ettiktin sonra, yol sağa sert virajla devam ederken, karşıya ilerleyen patika başlamaktadır. Nefis manzara ve muhteşem hava eşliğinde dingin ve huzurlu bir yürüyüş başlıyor. Zaman zaman taş babalar bulunmakta olup, oldukça belirgin ilerleyen bir patika mevcuttur. Patika üzerinde iki nokta da su mevcuttur. İlki hemen orman içerisinde karşımıza çıkmakla birlikte, diğeri GPS kayıtlarında işaretlenmiş olan Güzelçam Yaylasında bulunmaktadır. Güzelçam Yaylası'ndan geçen patika, yukarıda Ayşeanan mezarının olduğu Karabel Gediği Mevkii'nde, geride bırakarak ayrıldığımız orman yolu ile birleşmektedir. Meydanlık bir yere ulaşıldığında, batı yönüne doğru dikkatle bakılırsa Ayşeana mezarı görülebilmektedir. Güneybatı yönüne doğru hafif yükselen tepeye ulaşıldığında karşımıza çıkan yol güneye doğru ilerleyerek devam etmektedir. Ancak dikkatli bir şekilde doğu yönüne bakıldığında zirveye devam eden patika yol görülebilmektedir. Burada geniş bir alan mevcut olup birden fazla patika varmış gibi görünse de, orman içerisine doğru ilerlendiğinde birleşerek devam etmektedir. İlerledikçe hem taş babalar, hem de patika daha belirgin olarak devam etmektedir. Patikanın yapısından çoğunlukla zirve parkuru için bu rotanın kullanıldığı anlaşılmaktadır. Zirveye gidiş için diğer rotayı belirlediğim için, yol ile birlikte güney yönüne doğru bir süre daha devam ediyorum. Yaklaşık olarak 500-600 metre sonra yol birden biterek patika ile devam etmeye başlamaktadır. Bundan sonrasında oldukça dikkatli olmakta fayda vardır. Çizilmiş yada edinilmiş GPS izleri yok ise, zirveye ulaşmak zorlayıcı olabilir. Belirgin olan patika ileriye doğru devam etmektedir. Zirve tırmanışı için bir noktada sola kuzeydoğu yönünde tırmanmak gerekmektedir. Belli belirsiz keçi yolunu andıran izler mevcut olsa da, dallanarak ve yayılarak çoğalmaktadır. Elimde iz kayıtları mevcut olduğu için, zaman zaman küçük sapmalarım olsa da çok zorlanmadan doğru yön üzerinde tırmanışa devam ediyorum. Zirve rotası için çok kullanılmadığı belli olsa da, zaman zaman kullanıldığını gösteren ayak izlerini görmek güven veriyor. Bu rotayı takip etme kararım, hem gidiş ve dönüş yolunun farklı olması, hem de bu güzergahta ki manzaranın daha etkileyici olacağı tahminimden idi. Bir süre daha yükseldikten sonra beklentimde yanılmadığımın farkına varıyorum. Ormanlık içerisinde devam eden rota, zaman zaman ağaçların arasından geriye doğru, Üçoluk ve Feslikan Yaylası tarafında, bulutlarında arasından kendini gösteren büyüleyici manzaralar sergilemektedir. Çoğunlukla toprak zemin ile ağaçların arasında ilerlerken, aniden önümde duvar gibi beliren kaya yığını ile irkiliyorum. Oldukça geniş ve sarp görünüyor. Soldan devam etmem gerektiğini anlıyorum ancak sağ tarafa ilerleyerek bir göz atmak istiyorum. Kayanın üzerinde dikkatli bir şekilde ilerlerken uçurum ile burun buruna geliyorum. Sislerin arasından aşağıya doğru ürküten bir manzara sergiliyor. Ancak bulutların arasından, büyüleyen ve etkileyici güney yönünde ki sıralanan Beydaları'nın Çalbalı, İnceeriş ve Sarıçınar dağları manzaralarının seyri büyük bir keyif vermektedir. Dikkatli bir şekilde geri gelerek, kayalıkların solundan ilerleyerek üst tarafına dolanıyorum. Aynı etkileyici manzara ve uçurum burada da mevcuttur. Seyir için burası daha uygundur. Çok zaman kaybetmeden tırmanışa devam ediyorum. Bu noktada tırmanış zorlayıcı ve tehlikeli olmaya başlamakta. Hem yağmurlarla ıslanmış zemin, hem de kayalıklardan dolayı rota sertleşmiştir. Sağ yönde dik ve sarp kayalıklar mevcuttur. Sağ yönde ilerlersem uçuruma doğru tehlikeli bir yolun olacağı düşüncesi ile, sol yönde belirginleşen geniş dere yatağını geçerek tırmanışa devam ediyorum. Bir önce ki yürüyüşümde tırmandığım Çalbalı zirvesi kadar tehlikeli ve riskli olmasa da, bu bölümde de dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam ediyorum. Zirveye yaklaştıkça duyduğum kalp atışlarımla birlikte diğer yönden gelen rota ile birleşek, taş babalar eşliğinde, sislerin arasında kalan zirveye ulaşıyorum. Deli gibi hareket eden bulutların arasında, büyüleyici bir manzaranın ortasında kalıyorum. Güney yönünde zirvenin altından yükselerek ilerleyen devasa bulut yığınlarının dansını büyük bir heyecanla ve zevkle izliyorum. Zaman zaman ürküten gösteriler sergilese de, manzara aklımı başımdan alıyor. Uzaklarda ki dağ ve Antalya manzarasını doyasıya izlemeye müsaade etmese de, bulutların gösterisi de kesinlikle izlemeye değiyor. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak bundan sonrasında düşündüğüm, Geyik Sivrisi'ne doğru ilerleyiş pek mümkün gibi görünmüyor. Güzelçam Yaylasında karşılaştığımız Selahattin amcadan, oldukça faydalı bilgiler almıştım.Buradan geçiş ile ilgili çarpıcı bilgiler vermişti. Oldukça riskli ve kayalık olduğunu, İlerde bir yerde iki yerden geçişin mümkün olduğunu bastıra bastıra söylemişti. Bir rehber olmadan oradan geçmenin mümkün olmadığını, bilmeden ilerlersen "uçarsın" diye tarif etmişti. Zaten Geyik Sivrisine geçmek gibi bir düşüncem olmadığı gibi, sislerin arasında kalarak göremediğim, sarp ve kayalık bölümden ilerlemekten de vazgeçiyor ve geri dönüyorum. Dönüş yolumu diğer parkurdan, birbirini gören taş babalar arasında, oldukça belirgin olan patika rota üzerinde ilerleyerek devam ediyorum. Çıkış rotama göre oldukça düzgün ve kolay bir parkur burası. Merdiven iner gibi seke seke inerek Karabel gediğine ulaşıyorum. Yaylada karşılaştığımız Selahattin amcayla yollarımız yine kesişiyor. Keçilerini otlatmaya çıkan Selahattin amca beni görünce şaşırıyor, zirveye çıkmadın mı diye soruyor. Çıktım indim deyince inanmak istemese de, hızlısın diyerek tebrik ediyor. Saati ve havayı kontrol ettiğimde, henüz öğlenin yeni olduğunu görüyorum. vakit çok erken olduğu için, Antalya'ya dönmeyi düşünmüyor ve keşfe devam etmek istiyorum. Google Eart üzerinden incelediğim, adının Çukur Ardıç Yaylası olduğunu Selahattin amcadan öğrendiğim bölgeyi keşfe devam etmek istiyorum. Zirveden o yöne geçmek için Keş Tepesini aşmak gerektiğini gözlemlemiştim. Güneye uzanan eteklerine doğru devam eden yoldan ilerleyerek diğer tarafa geçebileceğim bir bölge kestirmiştim gözüme. Ancak hazır Selahattin amcayı bulmuşken daha sağlıklı bilgi almak üzere sıkıştırıyorum kendisini. Bana kayalıkların olduğu ve daha dik görünen bir bölgeden geçiş noktasını tarif ediyor. Keş Tepesinin zirveye yakın bölgesinde, bakınca oldukça dik ve zorlu görünen bir bölgeyi tarif ediyor. Kendi gözüme kestirdiğim bölgeyi soruyorum ve "bak orası daha kolay gibi duruyor" dediğimde ise azarı işitiyorum.
-Git o zaman, sen oradan git.
Diyor bana kızarak. Sonra biraz gevşiyor ve,
-Evet oradan da geçilir, belki buradan daha kolaydır da. Ama hem uzak orası, yolunu uzatır, sen beni dinle buradan git, diyerek ısrar ediyor.
Her halde o da anladı benim zoru sevdiğimi. Maceralı ve zevkli olacağını düşünerek Selahattin amcanın dediği bölgeye ulaşmak için, yol tarafini alıyorum detaylıca. Kayalık bölgenin hemen yanından yukarıya doğru çıkan keçi yolu gibi bir geçitten bahsediyor. Kayadan ayrılır ve sola devam edersen, senin dediğin geçide gidersin diye ekliyor. Teşekkür ederek, ayrılıyoruz. O keçilerini otlatmaya, ben kayalıkları istikamet alarak devam ediyoruz. Orman içerisinden kayalıklara ulaşıyorum. Dediği gibi keçi yoluna benzer bir geçiş güzergahı mevcut. Ancak yukarı geçiş bölgesine kadar sürekli kayaları tırmanarak ulaşmak gerekiyor. Çok zor da değil, çok kolay da değil. Ama kesinlikle iki eli de kullanarak kayalara tırmanılarak geçilen bir bölge. Yükseldikçe arkada ortaya çıkan Sarp Katran Dağı manzarası ile devam ediyor. Yukarı da ki son geçit bölgesine yakın bir yerde, biraz daha zorlu bir kayayı da tırmanarak, geçide ulaşıyor ve geri dönüp çıktığım yere uzunca bir süre bakıyorum ve inceliyorum. Tırmanırken belli etmese de oldukça tehlikeli ve riskli görünüyor. Tırmanış esnasında etkilenmemek için neredeyse hiç dönüp bakmamıştım. Neyse yukarıya ulaşmış olmanın verdiği rahatlıkla biraz nefeslendikten sonra devam ediyorum. Bu noktada oldukça çok sayıda, yıldırımların çakarak devirdiği ağaçlar görüyorum. Emin olmak için bir kaç tanesini yakından inceliyorum. Görüyorum ki insan eli değil. Ancak ancak yıldırımlarla bu hale gelebilecekleri kanaatine varıyorum. Yanan bölgelerinde insan eliyle oluşabilecek hiçbir ize rastlayamıyorum. Ve kırılma noktalarının bozuk yapılarıyla, yıldırımlardan başka bir nedenle oluşabileceklerine ihtimal vermiyorum. Bir süre bu ağaçlar arasında ilerledikten sonra, benim tespit ettiğim geçit tarafından gelen patika ile birleşiyorum. Oldukça düzgün ve belirgin bir patika. Yürümesi de, manzarası da, doğası da oldukça keyifli. Bu patika beni Çukurardıç Yaylasında ki (adı şu an aklıma gelmedi) yaylacı amcanın kulubesine ulaştırıyor. Ayaküstü selamlaşıyor ve çok kısa ondan da bilgiler almaya çalışıyorum. Evin hemen yanında yükselen kayanın yanıbaşında ki ve yaylanın ortasında görünen ağaçların orada ki su kaynaklarının bilgisini alıyorum. Sonra Kuzey yönünde devam eden ve Kozağacı'na ulaşan patika bir yolun olduğunu öğreniyorum. Yaşlı amcanın konuşması çok düzgün olmadığından, kendisini çok zorlamadan bu kadarcık bir bilgiyi ancak alabiliyorum. En azından bir patikanın olduğunu öğrenmek bile beni oldukça rahatlatıyor. Çünkü, bu bölgeden geçen bir rota ve patika bilgisine hiç rastlamamış ve duymamıştım. Google Earth üzerinde ki incelemelerimde de, bu geçit beni oldukça endişelendiriyordu. GPS kayıtlarında uçurum olarak işaretlenmiş bölgeden nasıl geçebileceğim ve geçip geçemeyeceğim düşünceleri endişelendiriyordu beni. Yaylayı aştıktan sonra, sislerin arasında kalan bu geçite ilerleyen patika görülebilmekte idi karşımda. Tam sırt bölgesinde patika yol ikiye ayrılmakta. Sola devam eden yolu dikkatle incelediğimde Feslikan Yaylası'na doğru tırmanarak devam ettiğini görüyorum. Likyanın Dağları ve Yaylaları Yürüyüş Grubu'na liderlik eden Ömer Faruk GÜLŞEN hocamızın, Feslikan Yaylasından başlayarak, o görünen patikadan inip, Çitdibi bölgesine ulaşan bir rotadan yürüyüş yaptıklarını takip etmiştim. Bir gün o rotayı da yapabilmenin hayali ile, kuzey yönüne devam eden patikayı takip ederek, bir kaç söğüt ağacının olduğu çeşme başına ulaşıyorum. Sel yatağı gibi devam eden ve ağılların olduğu bölgeden aşağıya doğru ilerliyorum. Ağıllar dolayısıyla bir den çok patika devam etmekte aşağıya doğru. Ancak hiç endişeye kapılmadan etrafı gözlemleyerek aşağıya doğru ilerliyorum. Ağılları geçtiğimde ise yol, oldukça düzgün tek patikaya düşerek devam ediyor. İlerlemeye devam ettikçe endişelendiğim bölgeye ulaşıyor ve bir anda sislerin arasında ki uçurumla burun buruna geliyorum. Önce endişeleniyorum, uçurumdan aşağıya inmek pek mümkün görünmüyor, kayaların tepesinden sağı solu inceliyorum, her yer uçurum ve kayalık. Ne yukarı çıkılacak gibi ne de aşağı inilecek gibi. Sağa gitmek zaten mümkün olmadığı için sol tarafa doğru ilerlemeye devam ediyorum. Uçurumun hemen sol tarafında, uçuruma doğru ilerleyen sel yatağı gibi bir geçit bulunmakta. Patika acaba sel yatağında mı ilerliyor diye inceliyorum ama, buradan devam etse bile geri dönmeyi göze alarak oradan gitmek istemiyorum. Etrafı gözlemeye ve araştırmaya devam ediyorum. Dere yatağının karşı tarafına geçiyorum ve biraz da orada keşif yapınca, patikanın oldukça yoğun kullanılmış bir şekilde o yöne doğru ilerlediğini görüyorum. Ve ilerledikçe doğru yolda olduğuma kanaat getirerek rahatlıyorum. Patika ve ortam o kadar güzel ki, bu tarafa geldiğim için çok mutlu oluyorum. İyi ki ısrarcı olmuş ve bu tarafa da gelmişim diyorum kendi kendime. Patika üzerinde ilerledikçe, Atatürk'ün Antalya için söylediği "Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir" sözü aklıma geliyor. Ve düşünüyorum, doğası, coğrafyası, konumu, dağları, denizi ve tarihi ile Antalya muhteşem bir şehir. Antalya'nın her noktası değerlendirilmesi gereken bir cevher gibi. Bu muhteşem doğaya sahip olan Antalya da, şehre hapsolup kalmak çok anlamsız.
Sislerin arasında çok nadir Antalya manzarasını görebilsem de, kesinlikle mükemmel bir parkur. Açık hava da eminim keyfi daha çok çıkacaktır. Kozağacına ulaştığım ilk evin yanında bir anda, ağızları kanlar içinde kurban eti kalıntıları yiyen iki köpekle göz göze geliyoruz. Onlar benden, ben onlardan ürküyor ve panikliyoruz. Kendilerine gelen azılı köpekler üzerime yürüyerek ve birbirlerinden destek alarak, olanca hırçınlıklarıyla havlamaya başlıyorlar. Batonu kendime siper ederek, bir yandan köpekleri kolluyor bir yandan da seslerin geldiği evden gelecek birilerinin yetişmesi için yollarını gözlüyorum. Köpeklerin üzerime gelmeyi bırakarak durdukları yerden havlamalarıyla biraz rahatlıyor ve onları sakinleştirmeye çalışıyorum. Çok başarılı olamasam da evden gelen genç arkadaşla birlikte köpekler geri çekiliyor ve yoluma devam edebiliyorum. Köy içerisinde ki yola erişerek araca ulaşıyor ve güzel bir parkuru daha geride bırakmanın rahatlığını ve mutluluğunu yaşıyorum.
Yürüyüş parkuru 11 kilometre civarında olup, belirleyici olması açısından rota kaydına Çağlarca yol ayrımından başladım.
Sarp Katran Dağı ve Geyik Sivrisi'ne uzaktan bakış ve gözlem.
Çağlarca'dan sonra ki yol ayrımı
Parkurun Kozağacından sonra ki başlangıç bölümü
Zırveye tırmanışta ki uçurum...
Zirve defterine düşülen not.
Zirve keyfi ...
Taş Babalara örnekler ...
Selahattin Amca
Çukurardıç'a giden geçit
Yıldırımların devirdiği ağaçlar
Çukurardıç Yaylası
Çukurardıç Yaylasından Kozağacına inen patika
Başlangıç Noktası : Kozağacı (Karabalçık) Mahallesi.
Sarp Katran Dağına tırmanış için ulaşım, özel araçlarla yada Çağlarca Köyüne kadar giden toplu taşıma araçlarıyla yapılabilmektedir. Toplu taşıma araçlarından 516 numaralı araç her sabah 06:00'da hareket ederek, Otogar-Öğretmenevi-Hürriyet Caddesi-Gülveren-Uncalı Mezarlığı-Bahtılı-Akdamlar-Geyikbayırı ve Çağlarca istikametinde çalışmaktadır. Buradan güncek güzergah ve hareket saatlerine ulaşılabilmektedir. Bayram tatili nedeniyle değişen hareket saatleri dolayısıyla, özel aracımla Kozağacı eski adıyla Karabalçık Mahallesine kadar ulaşarak yürüyüşüme başlıyorum. Parkura başlamadan bir kaç gün öncesinde, rotayı tamamen Google Earth üzerinden enine boyuna inceliyor ve internet üzerinden daha öncesinde yayınlanmış herhangi bir parkur bilgisine ulaşmaya çalışıyorum. Bir kaç rota ve etkinlik duyurusu dışında çok fazla bir bilgiye ulaşamıyorum. Kozağacı Mahallesinden başlayarak zirveye ulaşmak, hava ve parkur durumuna göre zirveden Geyik Sivrisi istikametine doğru ilerleyebildiğim kadar ilerlemek üzere plan yapıyorum. İncelediğim rotalarda görüyorum ki, tamamı gidilen istikametten geri dönmüş. Doğa sporu etkinliklerim de, gidilen yoldan geri dönmekten pek hoşlanmadığımdan, gidiş ile dönüş yolunu farklı parkurlardan belirleyerek kendi rotamı oluşturuyor ve konum bilgilerini telefonuma yüklüyorum. Telefon üzerinde kullandığım uygulamalar üzerinde de, parkurun uydu görüntüleri üzerinde gezinerek hafızaya alınmasını sağlıyorum. Böylece parkur üzerinde ilerlerken konum ve çevreyi daha sağlıklı inceleyecek ve daha detaylı bilgiye sahip olabilecektim.
Planladığım gibi sabah 06:00'da kalkarak kahvaltımı yapıyor ve Kozağacı Mahallesine hareket ediyorum. Kozağacı Mahallesine, Antalya'dan Geyikbayırı istikametine devam edilerek, Çağlarda yol ayrımı da geçildikten sonra yol üzerinde ki Kozağacı Mahallesi tabelası takip edilerek ulaşım sağlanabilmektedir. Kozağacı, Antalya Falez Kavşağına(Beach Park Varyant) yaklaşık olarak 30 kilometre uzaklıktadır. Çakırlar Pazar yerini geçtikten sonra asfalt yol ile tırmanış başlayarak, sol tarafımda kalan ihtişamlı ve heybetli görüntüsüyle yükselen Geyik Sivrisi dağının seyri ile ilerliyorum. Geyikbayırı Köyü'nün sağından devam eden yol, tamamen Antalya ve dağ manzarasına hakimdir. Uygun bir noktada durarak, uzaktan parkuru inceliyorum. Daha çok Sarp Katran Dağı zirvesinden, Geyik Sivrisi Dağı zirvesine doğru ilerleyeceğim güzergahı inceliyorum. Bu iki zirve arasında geçişin çok mümkün olmadığı, Kocaboğaz bölgesinde dik ve geniş bir uçurumun olduğunu duymuştum. Amacım zaten Geyik Sivrisi zirvesine varamasam da, gidebildiğim kadar ilerlemekti. Uzaktan uçurum çok belli olmuyor ama kayalık bir geçişin olduğu kendini belli ediyordu. Bir süre incelemeden sonra devam ediyor ve Kozağacı'na ulaşıyorum. Aracımı uygun bir yere park ederek hazırlıklarımı yapıyorum. Şiddetli yağışla geçen son iki günün ardından, parkurun ıslak ve çamurlu olacağı düşüncesiyle, hem yabani çalı çırpı ve otlardan hem de çamurdan korunabilmek amacıyla tozluklarımı da takıyorum. Aşırı sıcaklarla devam eden havalardan sonra, bu yağışlarla serinleyen çok güzel ferahlatıcı bir hava var. Güneş, bulutların arasından zaman zaman kendisini göstererek yükselmeye devam ediyor.
Kozağacı içerisinden Güzelçam Yaylası istikametine doğru devam ederek ilerliyorum. Kısa bir süre asfalt ve sonrasında orman yolu ile devam ediyor. Orman yolu da bir süre devam ettiktin sonra, yol sağa sert virajla devam ederken, karşıya ilerleyen patika başlamaktadır. Nefis manzara ve muhteşem hava eşliğinde dingin ve huzurlu bir yürüyüş başlıyor. Zaman zaman taş babalar bulunmakta olup, oldukça belirgin ilerleyen bir patika mevcuttur. Patika üzerinde iki nokta da su mevcuttur. İlki hemen orman içerisinde karşımıza çıkmakla birlikte, diğeri GPS kayıtlarında işaretlenmiş olan Güzelçam Yaylasında bulunmaktadır. Güzelçam Yaylası'ndan geçen patika, yukarıda Ayşeanan mezarının olduğu Karabel Gediği Mevkii'nde, geride bırakarak ayrıldığımız orman yolu ile birleşmektedir. Meydanlık bir yere ulaşıldığında, batı yönüne doğru dikkatle bakılırsa Ayşeana mezarı görülebilmektedir. Güneybatı yönüne doğru hafif yükselen tepeye ulaşıldığında karşımıza çıkan yol güneye doğru ilerleyerek devam etmektedir. Ancak dikkatli bir şekilde doğu yönüne bakıldığında zirveye devam eden patika yol görülebilmektedir. Burada geniş bir alan mevcut olup birden fazla patika varmış gibi görünse de, orman içerisine doğru ilerlendiğinde birleşerek devam etmektedir. İlerledikçe hem taş babalar, hem de patika daha belirgin olarak devam etmektedir. Patikanın yapısından çoğunlukla zirve parkuru için bu rotanın kullanıldığı anlaşılmaktadır. Zirveye gidiş için diğer rotayı belirlediğim için, yol ile birlikte güney yönüne doğru bir süre daha devam ediyorum. Yaklaşık olarak 500-600 metre sonra yol birden biterek patika ile devam etmeye başlamaktadır. Bundan sonrasında oldukça dikkatli olmakta fayda vardır. Çizilmiş yada edinilmiş GPS izleri yok ise, zirveye ulaşmak zorlayıcı olabilir. Belirgin olan patika ileriye doğru devam etmektedir. Zirve tırmanışı için bir noktada sola kuzeydoğu yönünde tırmanmak gerekmektedir. Belli belirsiz keçi yolunu andıran izler mevcut olsa da, dallanarak ve yayılarak çoğalmaktadır. Elimde iz kayıtları mevcut olduğu için, zaman zaman küçük sapmalarım olsa da çok zorlanmadan doğru yön üzerinde tırmanışa devam ediyorum. Zirve rotası için çok kullanılmadığı belli olsa da, zaman zaman kullanıldığını gösteren ayak izlerini görmek güven veriyor. Bu rotayı takip etme kararım, hem gidiş ve dönüş yolunun farklı olması, hem de bu güzergahta ki manzaranın daha etkileyici olacağı tahminimden idi. Bir süre daha yükseldikten sonra beklentimde yanılmadığımın farkına varıyorum. Ormanlık içerisinde devam eden rota, zaman zaman ağaçların arasından geriye doğru, Üçoluk ve Feslikan Yaylası tarafında, bulutlarında arasından kendini gösteren büyüleyici manzaralar sergilemektedir. Çoğunlukla toprak zemin ile ağaçların arasında ilerlerken, aniden önümde duvar gibi beliren kaya yığını ile irkiliyorum. Oldukça geniş ve sarp görünüyor. Soldan devam etmem gerektiğini anlıyorum ancak sağ tarafa ilerleyerek bir göz atmak istiyorum. Kayanın üzerinde dikkatli bir şekilde ilerlerken uçurum ile burun buruna geliyorum. Sislerin arasından aşağıya doğru ürküten bir manzara sergiliyor. Ancak bulutların arasından, büyüleyen ve etkileyici güney yönünde ki sıralanan Beydaları'nın Çalbalı, İnceeriş ve Sarıçınar dağları manzaralarının seyri büyük bir keyif vermektedir. Dikkatli bir şekilde geri gelerek, kayalıkların solundan ilerleyerek üst tarafına dolanıyorum. Aynı etkileyici manzara ve uçurum burada da mevcuttur. Seyir için burası daha uygundur. Çok zaman kaybetmeden tırmanışa devam ediyorum. Bu noktada tırmanış zorlayıcı ve tehlikeli olmaya başlamakta. Hem yağmurlarla ıslanmış zemin, hem de kayalıklardan dolayı rota sertleşmiştir. Sağ yönde dik ve sarp kayalıklar mevcuttur. Sağ yönde ilerlersem uçuruma doğru tehlikeli bir yolun olacağı düşüncesi ile, sol yönde belirginleşen geniş dere yatağını geçerek tırmanışa devam ediyorum. Bir önce ki yürüyüşümde tırmandığım Çalbalı zirvesi kadar tehlikeli ve riskli olmasa da, bu bölümde de dikkatli bir şekilde ilerlemeye devam ediyorum. Zirveye yaklaştıkça duyduğum kalp atışlarımla birlikte diğer yönden gelen rota ile birleşek, taş babalar eşliğinde, sislerin arasında kalan zirveye ulaşıyorum. Deli gibi hareket eden bulutların arasında, büyüleyici bir manzaranın ortasında kalıyorum. Güney yönünde zirvenin altından yükselerek ilerleyen devasa bulut yığınlarının dansını büyük bir heyecanla ve zevkle izliyorum. Zaman zaman ürküten gösteriler sergilese de, manzara aklımı başımdan alıyor. Uzaklarda ki dağ ve Antalya manzarasını doyasıya izlemeye müsaade etmese de, bulutların gösterisi de kesinlikle izlemeye değiyor. Buraya kadar her şey normaldi. Ancak bundan sonrasında düşündüğüm, Geyik Sivrisi'ne doğru ilerleyiş pek mümkün gibi görünmüyor. Güzelçam Yaylasında karşılaştığımız Selahattin amcadan, oldukça faydalı bilgiler almıştım.Buradan geçiş ile ilgili çarpıcı bilgiler vermişti. Oldukça riskli ve kayalık olduğunu, İlerde bir yerde iki yerden geçişin mümkün olduğunu bastıra bastıra söylemişti. Bir rehber olmadan oradan geçmenin mümkün olmadığını, bilmeden ilerlersen "uçarsın" diye tarif etmişti. Zaten Geyik Sivrisine geçmek gibi bir düşüncem olmadığı gibi, sislerin arasında kalarak göremediğim, sarp ve kayalık bölümden ilerlemekten de vazgeçiyor ve geri dönüyorum. Dönüş yolumu diğer parkurdan, birbirini gören taş babalar arasında, oldukça belirgin olan patika rota üzerinde ilerleyerek devam ediyorum. Çıkış rotama göre oldukça düzgün ve kolay bir parkur burası. Merdiven iner gibi seke seke inerek Karabel gediğine ulaşıyorum. Yaylada karşılaştığımız Selahattin amcayla yollarımız yine kesişiyor. Keçilerini otlatmaya çıkan Selahattin amca beni görünce şaşırıyor, zirveye çıkmadın mı diye soruyor. Çıktım indim deyince inanmak istemese de, hızlısın diyerek tebrik ediyor. Saati ve havayı kontrol ettiğimde, henüz öğlenin yeni olduğunu görüyorum. vakit çok erken olduğu için, Antalya'ya dönmeyi düşünmüyor ve keşfe devam etmek istiyorum. Google Eart üzerinden incelediğim, adının Çukur Ardıç Yaylası olduğunu Selahattin amcadan öğrendiğim bölgeyi keşfe devam etmek istiyorum. Zirveden o yöne geçmek için Keş Tepesini aşmak gerektiğini gözlemlemiştim. Güneye uzanan eteklerine doğru devam eden yoldan ilerleyerek diğer tarafa geçebileceğim bir bölge kestirmiştim gözüme. Ancak hazır Selahattin amcayı bulmuşken daha sağlıklı bilgi almak üzere sıkıştırıyorum kendisini. Bana kayalıkların olduğu ve daha dik görünen bir bölgeden geçiş noktasını tarif ediyor. Keş Tepesinin zirveye yakın bölgesinde, bakınca oldukça dik ve zorlu görünen bir bölgeyi tarif ediyor. Kendi gözüme kestirdiğim bölgeyi soruyorum ve "bak orası daha kolay gibi duruyor" dediğimde ise azarı işitiyorum.
-Git o zaman, sen oradan git.
Diyor bana kızarak. Sonra biraz gevşiyor ve,
-Evet oradan da geçilir, belki buradan daha kolaydır da. Ama hem uzak orası, yolunu uzatır, sen beni dinle buradan git, diyerek ısrar ediyor.
Her halde o da anladı benim zoru sevdiğimi. Maceralı ve zevkli olacağını düşünerek Selahattin amcanın dediği bölgeye ulaşmak için, yol tarafini alıyorum detaylıca. Kayalık bölgenin hemen yanından yukarıya doğru çıkan keçi yolu gibi bir geçitten bahsediyor. Kayadan ayrılır ve sola devam edersen, senin dediğin geçide gidersin diye ekliyor. Teşekkür ederek, ayrılıyoruz. O keçilerini otlatmaya, ben kayalıkları istikamet alarak devam ediyoruz. Orman içerisinden kayalıklara ulaşıyorum. Dediği gibi keçi yoluna benzer bir geçiş güzergahı mevcut. Ancak yukarı geçiş bölgesine kadar sürekli kayaları tırmanarak ulaşmak gerekiyor. Çok zor da değil, çok kolay da değil. Ama kesinlikle iki eli de kullanarak kayalara tırmanılarak geçilen bir bölge. Yükseldikçe arkada ortaya çıkan Sarp Katran Dağı manzarası ile devam ediyor. Yukarı da ki son geçit bölgesine yakın bir yerde, biraz daha zorlu bir kayayı da tırmanarak, geçide ulaşıyor ve geri dönüp çıktığım yere uzunca bir süre bakıyorum ve inceliyorum. Tırmanırken belli etmese de oldukça tehlikeli ve riskli görünüyor. Tırmanış esnasında etkilenmemek için neredeyse hiç dönüp bakmamıştım. Neyse yukarıya ulaşmış olmanın verdiği rahatlıkla biraz nefeslendikten sonra devam ediyorum. Bu noktada oldukça çok sayıda, yıldırımların çakarak devirdiği ağaçlar görüyorum. Emin olmak için bir kaç tanesini yakından inceliyorum. Görüyorum ki insan eli değil. Ancak ancak yıldırımlarla bu hale gelebilecekleri kanaatine varıyorum. Yanan bölgelerinde insan eliyle oluşabilecek hiçbir ize rastlayamıyorum. Ve kırılma noktalarının bozuk yapılarıyla, yıldırımlardan başka bir nedenle oluşabileceklerine ihtimal vermiyorum. Bir süre bu ağaçlar arasında ilerledikten sonra, benim tespit ettiğim geçit tarafından gelen patika ile birleşiyorum. Oldukça düzgün ve belirgin bir patika. Yürümesi de, manzarası da, doğası da oldukça keyifli. Bu patika beni Çukurardıç Yaylasında ki (adı şu an aklıma gelmedi) yaylacı amcanın kulubesine ulaştırıyor. Ayaküstü selamlaşıyor ve çok kısa ondan da bilgiler almaya çalışıyorum. Evin hemen yanında yükselen kayanın yanıbaşında ki ve yaylanın ortasında görünen ağaçların orada ki su kaynaklarının bilgisini alıyorum. Sonra Kuzey yönünde devam eden ve Kozağacı'na ulaşan patika bir yolun olduğunu öğreniyorum. Yaşlı amcanın konuşması çok düzgün olmadığından, kendisini çok zorlamadan bu kadarcık bir bilgiyi ancak alabiliyorum. En azından bir patikanın olduğunu öğrenmek bile beni oldukça rahatlatıyor. Çünkü, bu bölgeden geçen bir rota ve patika bilgisine hiç rastlamamış ve duymamıştım. Google Earth üzerinde ki incelemelerimde de, bu geçit beni oldukça endişelendiriyordu. GPS kayıtlarında uçurum olarak işaretlenmiş bölgeden nasıl geçebileceğim ve geçip geçemeyeceğim düşünceleri endişelendiriyordu beni. Yaylayı aştıktan sonra, sislerin arasında kalan bu geçite ilerleyen patika görülebilmekte idi karşımda. Tam sırt bölgesinde patika yol ikiye ayrılmakta. Sola devam eden yolu dikkatle incelediğimde Feslikan Yaylası'na doğru tırmanarak devam ettiğini görüyorum. Likyanın Dağları ve Yaylaları Yürüyüş Grubu'na liderlik eden Ömer Faruk GÜLŞEN hocamızın, Feslikan Yaylasından başlayarak, o görünen patikadan inip, Çitdibi bölgesine ulaşan bir rotadan yürüyüş yaptıklarını takip etmiştim. Bir gün o rotayı da yapabilmenin hayali ile, kuzey yönüne devam eden patikayı takip ederek, bir kaç söğüt ağacının olduğu çeşme başına ulaşıyorum. Sel yatağı gibi devam eden ve ağılların olduğu bölgeden aşağıya doğru ilerliyorum. Ağıllar dolayısıyla bir den çok patika devam etmekte aşağıya doğru. Ancak hiç endişeye kapılmadan etrafı gözlemleyerek aşağıya doğru ilerliyorum. Ağılları geçtiğimde ise yol, oldukça düzgün tek patikaya düşerek devam ediyor. İlerlemeye devam ettikçe endişelendiğim bölgeye ulaşıyor ve bir anda sislerin arasında ki uçurumla burun buruna geliyorum. Önce endişeleniyorum, uçurumdan aşağıya inmek pek mümkün görünmüyor, kayaların tepesinden sağı solu inceliyorum, her yer uçurum ve kayalık. Ne yukarı çıkılacak gibi ne de aşağı inilecek gibi. Sağa gitmek zaten mümkün olmadığı için sol tarafa doğru ilerlemeye devam ediyorum. Uçurumun hemen sol tarafında, uçuruma doğru ilerleyen sel yatağı gibi bir geçit bulunmakta. Patika acaba sel yatağında mı ilerliyor diye inceliyorum ama, buradan devam etse bile geri dönmeyi göze alarak oradan gitmek istemiyorum. Etrafı gözlemeye ve araştırmaya devam ediyorum. Dere yatağının karşı tarafına geçiyorum ve biraz da orada keşif yapınca, patikanın oldukça yoğun kullanılmış bir şekilde o yöne doğru ilerlediğini görüyorum. Ve ilerledikçe doğru yolda olduğuma kanaat getirerek rahatlıyorum. Patika ve ortam o kadar güzel ki, bu tarafa geldiğim için çok mutlu oluyorum. İyi ki ısrarcı olmuş ve bu tarafa da gelmişim diyorum kendi kendime. Patika üzerinde ilerledikçe, Atatürk'ün Antalya için söylediği "Hiç şüphesiz ki Antalya dünyanın en güzel yeridir" sözü aklıma geliyor. Ve düşünüyorum, doğası, coğrafyası, konumu, dağları, denizi ve tarihi ile Antalya muhteşem bir şehir. Antalya'nın her noktası değerlendirilmesi gereken bir cevher gibi. Bu muhteşem doğaya sahip olan Antalya da, şehre hapsolup kalmak çok anlamsız.
Sislerin arasında çok nadir Antalya manzarasını görebilsem de, kesinlikle mükemmel bir parkur. Açık hava da eminim keyfi daha çok çıkacaktır. Kozağacına ulaştığım ilk evin yanında bir anda, ağızları kanlar içinde kurban eti kalıntıları yiyen iki köpekle göz göze geliyoruz. Onlar benden, ben onlardan ürküyor ve panikliyoruz. Kendilerine gelen azılı köpekler üzerime yürüyerek ve birbirlerinden destek alarak, olanca hırçınlıklarıyla havlamaya başlıyorlar. Batonu kendime siper ederek, bir yandan köpekleri kolluyor bir yandan da seslerin geldiği evden gelecek birilerinin yetişmesi için yollarını gözlüyorum. Köpeklerin üzerime gelmeyi bırakarak durdukları yerden havlamalarıyla biraz rahatlıyor ve onları sakinleştirmeye çalışıyorum. Çok başarılı olamasam da evden gelen genç arkadaşla birlikte köpekler geri çekiliyor ve yoluma devam edebiliyorum. Köy içerisinde ki yola erişerek araca ulaşıyor ve güzel bir parkuru daha geride bırakmanın rahatlığını ve mutluluğunu yaşıyorum.
Yürüyüş parkuru 11 kilometre civarında olup, belirleyici olması açısından rota kaydına Çağlarca yol ayrımından başladım.
Çağlarca'dan sonra ki yol ayrımı
Parkurun Kozağacından sonra ki başlangıç bölümü
Zırveye tırmanışta ki uçurum...
Zirve defterine düşülen not.
Zirve keyfi ...
Taş Babalara örnekler ...
Selahattin Amca
Çukurardıç'a giden geçit
Yıldırımların devirdiği ağaçlar
Çukurardıç Yaylası
Çukurardıç Yaylasından Kozağacına inen patika
Zorluk Derecesi :Toplamda 11 km. olan, ZOR bir parkurdur.
Maksimum Rakım :1830 m.
Maksimum Rakım :1830 m.
Hangi mevsimde yapılır: Yağışlı havalar haricinde her zaman yapılabilir.
Yol Yapısı :Tamamına yakın bölümü patikadır.
Bitiş Noktası :Kozağacı (Karabalçık) Mahallesi.
Su Kaynakları : Su kaynakları GPS kayıtlarında işaretlenmiştir. Su sıkıntısı olmayan bir rotadır.
Alış-Veriş Alanları : Parkur içerisinde alış veriş alanı yoktur.
Konaklama : Kamp için uygun yayla ve bölgeler mevcuttur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder