İŞİNİZE YARAYABİLİR TIKLAYINIZ! .mail: info@yabanhikayesi.com
HARİTALAR
Wikiloc : bisikletrotalari

Yayınlar, fotoğraflar ve içerikler izinsiz kullanılamaz!!!

20 Mayıs 2019 Pazartesi

KÖPRÜLÜ KANYON - GEMBOS - İBRADI - ÜZÜMDERE



Rotaları aşağıda paylaşılmış olan wikiloc sitesinden telefonunuza yada GPS cihazınıza yükleyerek daha detaylı inceleyebilirsiniz. Telefonunuza yüklemek için buradan yardım alabilirsiniz!!!

KÖPRÜLÜ KANYON


Doğa güzellikleri ile zengin Antalya ilinde yaşamak bir harika. Doya doya gezmeye günler, haftalar hatta mevsimler yetmiyor. Doğa zenginlikleri o kadar çok ki, mevsiminde gezmek için muhakkak bir yerlerin zamanı kaçıyor. Doğanın doya doya tadını çıkartabilmek için öncelikle yürümek, bisiklet binmek öncelikli amaçlarımız arasındadır. Ancak zaman zaman hem keşif amaçlı hemde zamanı doğru değerlendirmek adına safari turları yapmaktayız. Yine öyle bir safari turu için Köprülü Kanyon Bölgesinden Melas Vadisine doğru geçmek üzere yollardayız. 

Antalya bazı mevsimler çok kısa bazı mevsimler ise çok uzundur. İlk bahar da onlardan bir tanesidir. Ne zaman bahar geldiğini anlayamadan yazın ortasında buluveririz kendimizi. Ve öyle değişkendir ki coğrafya, aşağılarda bahar etkisini göstermişken, yüksek rakımlarda halen kış etkisi devam edebilmektedir. Zamanı ve hava durumunu doğru kollamak ve tecrübe etmek gerekir. Özellikle kamp noktası seçiminde ekipman durumuna göre yer belirlemek çok önemlidir. 

Cumartesi sabah gün ağarırken düşüyoruz yollara. İlk durağımız Köprüçay kenarında kahvaltı molası. Ekip yine muhteşem, doğa ve keyif düşkünü harika insanlar. 



Baharın tüm renkleri doğaya saçılmış durumda. Her yer rengarenk. Papatyalar fışkırmış, dağları, ovaları renk renk boyamışlardı. Yol üzerinde karşımıza çıkan dut ağaçlarından bir dirhem almayı ihmal etmiyoruz. 



ZERK KÖPRÜSÜ


Karabük Köprüsünden sola devam ederek Karabük Köyü içerisinden Zerk Köprüsüne ulaşıyoruz. Kim bilir kaç yıllarında yapılmış olan Taş kemer köprüler halen sapasağlam ayakta durmakta ve görevini yerine getirmektedir. 



SELGE

Zerk Köprüsünden sonra eski adıyla Selge, yeni adıyla Altınkaya Köyüne doğru yükselmeye başlıyoruz. Bir kaç kilometre sonra muhteşem doğa oluşumları ve eşsiz bir manzara ortaya çıkmaya başlıyor. Farklı şekiller oluşturan doğal kaya oluşumları etrafa yayılmış durumdadır. 

11 kilometrelik yükselişten sonra 1200 metre rakımda yerleşmiş olan Selge'ye ulaşıyoruz. Bölgenin neredeyse tamamını tepeden gören Antik Tiyatro ve arkasında yıkıntıları kalmış olan tarihi kalıntılar içerisinde adımlıyoruz. Herhangi bir koruma ve düzenleme mevcut değildir. Yer yer hala ayakta kalabilmiş sütunlar ve duvar kalıntıları dikkat çekmektedir. 



TAZI KANYONU

Tarihi kalıntıları geride bırakarak yükselişe devam ediyoruz. Orman yollarından ilerleyerek Kestanelik ve Delisarnıç bölgelerinde kısa molalarla adımlıyoruz. 5 kilometre içeride kalan Ballıbucak bölgesini pas geçiyoruz. Ballıbucak Köprüsünden sonra bozuk orman yollarından ine çıka devam ederek Tazı Kanyonu bölgesine ulaşıyoruz. 

Bir kaç yıl öncesinde Tazı da kimseler olmazdı. Defalarca gitmemize rağmen kimseleri göremezdik. Ama şu günlerde aldığımız duyumlara göre Cam Teras yapma projesi olduğunu öğreniyoruz. Ve artık o kadar kalabalık ki, araç park yerinde bile sıkıntılar yaşanabiliyor. Kanyon manzarasında insan selinden iğne atsan yere düşmeyecek gibi. 


KAMP

Artık saatler ilerlemiş akşam yaklaşmıştı. Uygun bir kamp noktası bulmalıydık. Zerk Köprüsü yakınında ki piknik alanı kamp için çok uygun bir bölge, ancak mümkün olduğunca insanlarda uzaklaşmak için doğada bakir bölgelerde kamp atmayı daha çok tercih ediyoruz. Her zaman en çok aldığımız sorulardan bir tanesidir;
- Doğa da korkmuyor musunuz? 
-Yabani hayvanlardan? 
-Gece yalnızlıktan ve ıssızlıktan çekinmiyor musunuz?
- Karanlıkta ne yapıyorsunuz?
Gibi ardı arkası gelmeyen onlarca anlamsız sorular. İnsan zamanla deneyimledikten sonra bu soruların ne kadar anlamsız olduğunu daha iyi anlıyor. Doğa da korkacak herhangi bir durumun olmadığı apaçık aşikardır. Kişi bizler de doğanın içerisinde ve doğanın bir parçasıyız. Riskler her yerde vardır. Karşılaştırdığımızda ve sıraladığımızda şehirlerde ki risklerin doğadan daha çok olduğu apaçık ortadadır. 
Mesela yabani hayvanlardan en vahşisi ve karşılıksız zarar verebilecek olanı ayıdır. Fakat biraz araştırma yapıldığında Antalya bölgesinde yıllardır ayı olmadığı ve görülmediği bilinmektedir. Antalya çevresinde bir ayı saldırısına uğramak, herhangi bir yerde trafik kazası geçirebilme riskinin binde biri olasılığında bile değildir. Vahşi doğa yabani hayvanların yaşam alanlarıdır. Bizler doğaya giderek onların yaşam alanlarına giriyor ve müdahale ediyoruz. Şartlar böyle olmasına rağmen, genellikle hiçbir yaban hayvanı zarar verilmemiş ve tehdit altında değil ise kesinlikle insana yaklaşmamaktadır. Aksine insan kokusunu ve varlığını algıladığı anda o çevreden uzaklaşmaktadır. 

Gecenin karanlığında ise hasret kaldığımız binlerce yıldız manzarası ortaya çıkmaktadır. O ışıltıları izlemek, arada bir kayan yıldızlar ile dilekler tutmak ve mutlu olmak paha biçilmez duygulardır. 

Issızlığı ve sessizliği bozan baykuş seslerini ise halen duyabilmek, onların varlıklarının farkına varabilmektir. Şehir hayatında artık varlıklarından bile habersiz olduğumuz türlerin farkına varabilmek ne güzel bir tecrübedir. 

Tamda bu duyguları yaşamak üzere etrafta biraz keşif turları atarak doğanın kucağında nefis bir manzaraya karşı, çimenler ve çiçeklerle örülü bir düzlük buluyoruz. Derhal çadırları kurarak akşam hazırlıklarına başlıyoruz. Öncelikle güvenli bir şekilde ateş yakabilmek için taşları örerek ocak hazırlıyoruz. Etrafta ki kuru odun ve ağaç dallarını topluyor ve yemek hazırlıklarına başlıyoruz. Şu saatlerde en kıymetli durum ışıktır. Karanlık çökmeden pek çok işi halletmek gerekir.  







Dostlarla bir arada huzurla geçen geceden sonra uyanıyor ve yeni bir günün hazırlıklarına başlıyoruz. Yolumuz uzun, gezecek daha çok yerimiz var. Manzaraya karşı yapılan kahvaltı sonrasında yeniden düşüyoruz yollara. İstikamet Kırkkavak Köyünden Gembos Ovasına geçmek. 

Kırkkavak Köyünden sonra 1600 metre rakımlara çıkılmaktadır. Geçtiğimiz haftalarda bu bölgenin bir kısmında bisiklet turumuz olmuştu. Orman yolları bir çok bölgelerde oluşan heyelan ve ağaç devrilmeleri sebebiyle kapanmıştı. Dolayısıyla Gembos Ovasına geçen bu yolun durumu hakkında da herhangi bir fikir sahibi değil idik. Yolun açık olup olmaması ile ilgili tereddütlerimiz vardı. 

Yükseldikçe Köprülü Kanyonu tepeden gören manzara ortaya çıkarak nefis bir görüntü sergiliyordu. Dumanlı, Ovacık, Bozburun ve Sarp dağlarının karlı zirveleri manzaramızı süslüyordu. Aşağılarda uçsuz bucaksız orman manzarası ve yükselen karlı zirveler akıllara zarar güzellikte idi. 

Köprülü Kanyonu geride bırakarak yeni dağların arasında ilerlemeye başladığımız yeni bir coğrafyaya girmiştik. Ulaşabildiğimiz ilk yayla Başgölcük Yaylası oluyor. Sonrasında geçtiğimiz yaylaların ise adlarını öğrenemiyoruz. Gembos Ovasına kadar irili ufaklı tepelerin arasında oluşan yemyeşil yaylalardan geçiyoruz. Her biri insanın içinin gitmeye elvermediği kamp atılası güzellikte. 



GEMBOS OVASI

Dağların arasında süzülerek Gembos Ovasına ulaşıyoruz. Yükselen dağlar arasında oldukça verimli ve sulak bir ova. Bir karışı bile boş bırakılmamış ve işlenmektedir. Antalya - Konya otoyolunun çalışmaları yer yer devam etmektedir. Gembos Ovasını geçerek bir süre daha sedir ağaçları arasında yükselişimiz devam ediyor. Bir çok noktada akar durumda su kaynağı ve çeşmeler bulunmaktadır.  

ORMANA

Öğle saatlerinde İbradı ilçesine ulaşıyoruz. Öğleden sonra ki zaman diliminde Ormana ve İbradı düğmeli evlerini gezmek üzere Altınbeşik Mağarasının bulunduğu Ürünlü Köyüne devam ediyoruz. Fakat yol çalışmalarından dolayı mağaranın bir süre ziyarete kapalı olduğunu öğreniyoruz. Zaman kaybetmeden Ormana'ya dönerek düğmeli evlerin olduğu sokaklarda adımlamaya başlıyoruz.  Yer yer düğmeli evlerde tadilatlar ve aynı mimariye uygun yeni düğmeli evler yapılmaya devam etmektedir. Ormana içerisinde ki kısa gezimiz sonrasında tekrar yola devam ediyoruz. 








ÜZÜMDERE

İbradı - Akseki yolu üzerinde bulunan Üzümdere Kanyonuna saparak su kenarına ulaşıyoruz. Uygun bir noktada mola veriyor ve öğle yemeğini burada yiyoruz. Buz gibi suyu öyle güzel ki mevsim itibariyle sadece ayaklarımızı sokmakla yetinebiliyoruz. Su o kadar soğuk ki, uzun süre içerisinde kalabilmek mümkün değil. 
Yolumuz şirin bir yerleşim yeri olan Üzümdere Köyünden geçerek yakın mesafelerde kurulmuş olan Alabalık çiftliklerine çıkıyor. Doğanın büyülü güzelliği ve suyun gürültülü serinliği karşısında adeta büyüleniyoruz. 
Üzümdere Kanyonu 2 günlük gezimizin son durağı oluyor. Muhteşem doğa güzelliklerini yol boyunca izlemeye doyamıyoruz. 650 kilometrelik toplam yolculuktan sonra Antalya'ya ulaşarak güzel bir kamp faaliyetimizi daha geride bırakıyoruz. 








Google Earth üzerinden çizilmiş olan rota bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder